Ağlamak insani bir davranıştır. Oldum olası sevmişimdir ağlamayı… İnsanlar varmış, yokmuş, yeriymiş, değilmiş hiç dinlemem. Ağlamam geldi mi, ağlarım. Bu aralar en çok ağladığım şey haber bültenleri… Birkaç bölümdür de Yeşil Deniz! Uzun süredir dizi falan izleyemiyordum. Çünkü bizim evde, bizim kız ne isterse o izlenir. Kızım televizyon izlerken de ben, daha çok kızımı izlerim.  Şimdilerde Yeşil Deniz’in Gülenay’ı, Zeynep Gülmez sağ olsun ki sayesinde Yeşil Deniz’i izleyebiliyoruz. Kızım dizi bitene kadar Aslan Kral dizisinden aşina olduğu Zeynep Gülmez’i gördükçe ha şimdi Aslan çıkacak ha şimdi Aslan görünecek derken Yeşil Deniz’e alıştı. Bende önceleri, bakalım bu bölümde Ödemiş’ten kimler görünecek modunda izlemeye başladığım dizinin şimdi koyu bir hayranı oldum.

“İyi de birader, bu komedi dizisinin nesine ağladın?” derseniz. En çok Süleyman’a, Hafize anaya biraz da Ersin’e, Hurdacı Ersin’e ağladım. “Ağzını gırdığımının garibanlığı” hayallere nasıl da engel oluyor ona ağladım.

Dizinin en sevdiğim ve bence rolünün hakkını gayet güzel veren en önemli isminin Mac Gyver Süleyman tiplemesiyle izlediğimiz Mert Turak olduğunu düşünüyorum. Malatyalı bir baba ve Makedon bir annenin çocuğu olan Mert Turak bana göre rolünü o kadar iyi oynuyor ki hem yörenin ağzını hemde sahnedeki duyguyu izleyiciye en iyi veren oyuncu diyebilirim. Kendimde bu yörede radyo programcılığı yapmış biri olarak başrol oyuncusu İsmail karakterini nedense pek sıcak bulmadım.

Süleyman herkesin işini gören ve anladığım kadarıyla da pek para tamahlısı olmadan çalışan bir insan… Arızalı traktörler ve su motorlarından zaman buldukça elindeki wolkman üzerinde dört bölümdür çalışan Süleyman, en sonunda wolkmanı tamir etti etmesine de bu kez tamir olan wolkmanı yere çarptı. Kafası karışık olan Süleyman belli ki sıkıntısını wolkman ile uğraşarak gideriyordu. En bunaldığı günde de wolkmanın çalışmaya başlaması Süleyman’ı çileden çıkardı.

Hayat da böyle işte… Hepimizin bir uğraşı, meşgalesi var. Ağladığım sahne bu değil ama bu sahne bence çok anlamlıydı. Bu sahneden bazen çözülemeyen, çözemediğimiz sorunların bile bizim için ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz. Onları çözmek için mücadele ederken başka acılarımızı dindirip bir nevi teselli buluyoruz.

Gelelim ağladığım sahneye…                

Hafize ananın gözleri görmez. Kendisini ziyarete gelen Gülenay’a derdini döker: “İnsanla ellendekilen gıymetini bilmiyo… Herkeste iki dene göz va! Kim farkında? Heeç! Bide bene bak! Bi dene bilen yok! Höle bulanık mulanık, acık gösem diyom. Bide Sülemanımı görsem. Yavrum nasıl aceb, yakışıklı mı, çikin mi? Ameliyat olusa açılı dediler emme çok pahalı çok! Süleman nerden bulcak o gada parayı? Kendine pabuç alcak parası yok evladımın…”

Süleyman bütün bunları tesadüfen duyar. Herkes anlamaz o ezilmişliği, o çaresizliği ve canına, canından yakınına yetemeyişi… Burnumun direği sızladı, içim yandı.  Ben “Allah sağlık versin de çalışsın” diye avutuyorum kendimi… Anacığım bu yaşına geldi de hala çalışıyor. Kendimize anca yetiyoruz. İstemez miyim anama, babama, etrafıma faydalı olayım. İsterim istemesine de olmuyor.  Ama etrafımda olup para içinde yüzen ve anasını, babasını unutan, sefaletini görmeyen kimseleri gördükçe de daha bir seviyorum kendimi… Öyle zengin olup insanlığı unutacaksam böyle kalıp insanca ağlamak daha bir şerefli sanki…  Neyse yine diziye dönelim. Neşe’den vazgeçer Süleyman! Anası, anasının gözleri için… Ana bu, gözü körse yüreği de kör değil ya! “Anlat bakalım şu işin aslını” der oğluna… Süleyman evdi, arabaydı, dükkandı sıralar. Hafize ana: “Bi eve, bi arbaya sattın mı aşkını? Ben seni tanımam mı yavrum, Neden gabul ettin, gonuş baken!” der.

Bizim Süleyman anlatır gerçeği…  “Neşe bana mektubu geri getirince plantonik sandım. Gittim Köstencelen Halil’in yanına; evinde, arabanda, dükkanında senin olsun. Sen anamın gözlerini açtır yeter dedim” der. Hafize ana kalakalır. Tutulur. Süleyman seslenir: “Anaaa, bişey demicen mi gülüm!”

Süleyman gibi evlatlar azaldı. Yardımı, yardımlaşmayı seven. Anasına gülüm diyen, gülü gören… Süleyman gibi bir komşum, Süleyman gibi bir dostum, Süleyman gibi bir arkadaşım olsun çok isterdim.  Şimdilik Süleyman gibi izlediğim bir dizi film kahramanı var. Onunla yetiniyorum.

İyi ki varsın Süleyman! Ağlattığın, güldürdüğün ve insanlığı hatırlattığın için sana teşekkür ederim.