Bir mayıs günüydü, Bir Mayıs’tı… Sudan bir sebeple hakkımda disiplin soruşturması açılmış ve maalesef ilgili ilgisizlere derdimi bir türlü anlatamamıştım. O gün ağlaya ağlaya çıktığım il binasına bugün güle güle girmenin heyecanını yaşıyorum. Ağlamak gibi insani, vicdani ve hissi bir eylemin o gün orada bulunup o gözyaşlarına şahit olanların bir kısmı tarafından bugün bile hala alay konusu edilmesi inanın artık umurumda bile değil…  
Kızmadım, küsmedim belki ama çok kırıldım. Karşılıksız emek verip mesai harcadığım, kimi zaman uğrunda uykusuz kaldığım partim, bana uzak ve yabancı bırakılmıştı. Adeta öksüz bir çocuk gibiydim. Partiliydim ama partisizdim. Kimi, sözüm ona büyük partililerin Ak Partili kişileri bile belinden kavrayıp öpücük yağmuruna tutarken beni görmezden gelip elimi bile sıkmamaları inanın çok canımı yaktı. Partisizken bile beni partili olarak gören, arayıp soran dostlarla avundum. Şükür ki sevenler, sevmeyenlerden fazlaydı. Beni sevenler için ne verilecek ihalem vardı ne de onlara sunulacak bir makam koltuğum… Bizi biz ve bir yapan tek şey vardı: “Dürüstlük!”
Dün, yanlışa yanlış dediğim için oyun dışı kaldım. Hakkı yenilenin hakkını sorduğum, sebepsiz zenginleşen kişilere tavır aldığım için hiç ama hiç sevilmedim. Kendime küfrettirmediğim için ve onurumu ayaklar altına sermediğim için hep itildim. Türlü bahaneler üretilip düzmece istifalar gönderildi. “Bu adam partiye zarar veriyor” dedi, birileri... Kimsenin aklına da “Sen ne iş yaparsın arkadaş?” diye sormak gelmedi. Benden rahatsız olan adamın şirketi vardı. İstifa edense çırağı, kalfası ve ustasıydı. Durun dedim o gün, “Yalan dört nala koşar. Gerçek, adım adım yürür ama yine de gideceği yere vaktinde ulaşır” diyerek gittim.
Bugün geldim. Daha yeni…
Beni yolda görüp “Sana önceleri çok kızıyordum ama şimdi şimdi anlıyorum ki sen çok haklıymışsın” diyenlerin sayısı her geçen gün artıyordu. O söz anlamını buluyor ve gerçek yavaş da olsa gün yüzüne çıkıyordu. Bugün bana “Ne değişti?” diye soranlar oldu. Onlara “CHP’de değil ama İzmir’de çok şey değişti. CHP’nin artık eskisi, yenisiyle herkesi seven, sayan ve kucaklayan bir il başkanı var” dedim.
Ben, her büyüğümün önünde düğme iliklerim. Kimi değer kimi değmez buna… Bugün önünde düğme iliklediğime değen adamlardan biri beni karşıladı. Ali Engin, kapı gibi heybetli ve bir aslan kadar cesurdu. O’na “Yüzünü kara çıkartmayacağım!” dedim, çıkartmam da!
Ben bir müddet CHP’siz kaldım. Buna mecbur bırakıldım. CHP olmadan yaşamım yer yer gri, büyük ölçüde siyah ve çoğunlukla renksizdi. Bugün yeniden CHP’liydim. Ve hayatıma renk geldi. Güldüm, güller açtı yüzümde… Sonra dedim ki; “Allah bizi, Türkiye’yi CHP’siz bırakmasın.”  
Bilmem hoş geldim mi ama inanın ben hoş buldum!  
 
Not : Bugün beni yalnız bırakmayarak bu sevincime ortak olan gerçek dostlarıma en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. Onlar öyle güzel insanlar ki bir yerde adları yazılsın diye değil gönle, kalbe yoldaş olunsun diye var. Umarım bir gün ben de sizler için böylesine güzel ve böylesine anlamlı bir ana tanıklık ederim. İyi ki vardınız, iyi ki varsınız!