Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), doğrudan bağışıklık sistemine zarar veren bir virüs olup bu virüsü taşıyan insanlar “HIV pozitif” olarak adlandırılır. HIV, vücut direncini azaltarak insanların kolayca hasta olmasına neden olur. AIDS(Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) ise HIV virüsünün bağışıklık sistemini zayıflatmasından sonra ortaya çıkan hastalık hâlidir.
HIV enfeksiyonu, ilk defa ortaya çıktığı 1980’li yıllardan bu yana tüm dünyada artarak yayılmaya devam etmektedir. Enfeksiyon, korunmasız cinsel temas, ortak enjektörlerle damar içi madde kullanımı ve enfekte kan verilmesiyle ya da anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrasında emzirmeyle bulaşabilmektedir. Bulaşma yollarının çeşitliliğine bağlı olarak HIV enfeksiyonu tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.
Bulaşıcı hastalıkların ihbarı ve bildirim sistemine göre, HIV/AIDS vakalarının bildirimi zorunlu olmakla birlikte, 1994 yılından itibaren özel sürveyans yürütülmekte olup teşhis konulan hastaların bildirimleri isim belirtilmeden, kod kullanarak yapılmaktadır.
Günümüzde hastalığın tedavisinde önemli gelişmeler kaydedilmiş olup tedavi, bulaştırıcılığı azaltmakta ve enfeksiyonun anneden bebeğe geçişini engelleyebilmektedir.
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS) 2016 yılı raporuna göre; dünyada 2016 yılı içinde yaklaşık 1,8 milyon kişinin HIV enfeksiyonuna yakalandığı, dünyada toplam 36,7 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü belirtilmektedir. Dünya genelinde hasta sayısı azalırken Doğu Avrupa ve Orta Asya’da hasta sayısı artmaktadır.
Ülkemiz HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkta görüldüğü ülkeler arasında yer almakla birlikte son yıllarda vaka sayılarında artış izlenmektedir.
Ülkemizde, 1985 yılından günümüze kadar 15054 HIV ve 1590 AIDS vakası tespit edilmiştir. HIV/AIDS vakalarının yüzde 79’u erkek, yüzde 21’i kadın olup yüzde 15,3’ü yabancı uyruklu kişilerdir. En fazla 25-34yaş aralığındaki kişilerde görülmektedir. HIV enfeksiyonunun yüzde 48,8’i cinsel yolla bulaşmakta olup cinsel yolla geçişlerin 2/3’si heteroseksüel cinsel ilişki ile olmaktadır.
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolunun cinsel temas olması nedeni ile neredeyse korunmada “tek çare tek eşliliktir”. Tek eşliliğin yanı sıra, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve basit korunma yoludur. Şüpheli durumlarda ise vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna müracaat ederek test yaptırmak gerekir.
Ülkemizde 1986 yılından bu yana kan ve kan ürünleri ile bulaşmaya karşı insanları koruma amacı ile tüm kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. 1987 yılından beri organ ve doku nakilleri öncesinde de gerekli testler yapılmaktadır.
Günümüzde, erken dönemde ilaç tedavisine başlayan HIV pozitif kişiler, uzunca bir süre hastalık oluşmadan yaşam sürmektedirler. Ülkemizde ilaca erişimde sorun yaşanmamaktadır.

Editör: Haber Merkezi