Son yılların en derin ve en uzun gündemi Erdoğan-Cemaat çatışmasında kelimenin tam anlamıyla kılıçlar çekildi. Bir tarafta bazı cemaat üyelerinden bizzat duyduğum “daha kılıçları çekmedik (!)” beyanı, diğer tarafta her geçen daha da sert sözlerle saldırının dozunu arttıran Erdoğan. Bizler de gelişmeleri merakla ve endişeyle izliyoruz. Endişeli ve meraklıyım çünkü her geçen gün yeni bir çirkinlik yeni bir hukuksuzluk ve yeni bir yolsuzlukla karşı karşıya kalıyoruz.                  Erdoğan’ın karşı tarafa gönderdiği son okun ucundaki zehrin ismi “Haşhaşin”. Sanırım birçoklarınız Hasan Sabbah ve fedailerini biliyorsunuzdur yine de kısaca bir hatırlatma yapmak isterim. Haşhaşinler veya Haşhaşin Tarikatı 11. yüzyılda din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüttür. Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Haşhaşin Tarikatı ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak görmüşlerdir. Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları olmuşlardır. Bununla birlikte Haşhaşinlerin Haçlıları ve Moğolları hedef alan bazı saldırıları da olmuştur. Haşhaşinlerin tarihi Alamut Kalesi'nin alınmasıyla başlar. Hasan Sabbah uzun süren misyonerlik ve insan kazanma faaliyetleri sırasında (bu taktik yabancı gelmedi) Selçuklularla mücadele etmek için rahat edebileceği ulaşılmaz bir yer aramış ve yaptığı faaliyetler sırasında Alamut Kalesi'nde karar kılmıştır. Alevi Mehdi adındaki bir hükümdarın elinde bulunan kaleyi hedefleyen Sabah önce bölgeye dailerini (davetçi) yollayan Hasan, bölge halkını ve Alamut'ta yaşayanları kendi tarafına çekmiştir. Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak döneminde düşüşe geçmesine ve taht kavgalarına önemli etkide bulunmuşlar bazı Selçuklu sultanlarıyla da müttefik olmuşlardır

İşte Başbakan Erdoğan’ın isim vermeden Gülen cemaatine benzettiği Haşhaşinlerin kısa özeti böyle.

Erdoğan’ın Gülen cemaatini Haşhaşin’e benzeterek Fethullah Gülen’i Hasan Sabbah’ın yerine koymuş, Pensilvanya’daki çiftliği de Alamut Kalesi yerine koymuştur desek çok da yanlış bir ifadede bulunmuş olmayız.

Uzun yıllardır ifade ettiğim gibi bana göre Gülen cemaati (benzer tüm görüşlerde olduğu gibi tabandaki inançlıları ayrık tutuyorum) ciddi bir örgüttür. (*) Ama Erdoğan’ın ifade ettiği gibi cemaate Haşhaşin demek ne kadar doğrudur? Ya da Haşhaşinler gibi şuurunu yitirmiş suikastçilerden oluşan bir örgüt müdür? Bilemem. Bu ifadeler çok sert ve ağırdır ve hatta ispatı gereken sözlerdir ki bu durumda Erdoğan büyük bir yükün altına girmiş durumda.

Ancak Erdoğan durmuyor salvoya devam ediyor; meydanda kalabalığı  coşturan gür sesiyle bağırıyor “HSYK’ya sesleniyorum O savcı neden Reyhanlı’ya 7 gün gitmedi…”(!). İyi de sayın Başbakan Reyhanlıdaki olayın üzerinden aylar geçti aklına şimdi mi geldi şikayet etmek?

Bugüne kadar Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalar yanında Anayasa değişikliği, KCK operasyonları, özel yetkili Mahkemeler, hakim ve üst düzey polis atamaları gibi birçok konuda hep cemaatinin parmağı olduğu söylene söylene dillerde tüy bitmedi mi? Başbakan şimdi suçladığı Savcıların yürüttüğü soruşturmalara “ben bu davanın savcısıyım…” diyerek açık destek vermedi mi? Ne değişti de böyle u dönüşü yapıldı. O zaman akıllara tek seçenek geliyor mesele cemaatin hukuka ya da Devlet düzenine aykırı davranıp davranmadığı değil iktidar sahiplerinin işine geldiği gibi davranıp davranmadığıdır. Çünkü iktidarını perçinleyen oluşumlara ses çıkarmayan Erdoğan bugün sırf menfaatine ters düştüğü için cemaate savaş açmıştır.

Atalarımız ne güzel demiş “keser döner sap döner, gün gelir hesap döner…”

(*) Örgüt : Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat. Kaynak :Türk Dil Kurumu –Güncel Türkçe sözlük