Türkçe Olimpiyatları geçen hafta Etiyopya'da başladı. Geçmiş yıllarda olduğu gibi, Türkiye'de stadyumlarda, spor salonlarında yapılması, Başbakan emriyle yasaklandı. Kader utansın. Bir de, yıllarca bu güzellikleri yerinde takip edip de, şimdilerde bu paralar nereye gidiyor gibi bir soru ile saçmalamanın arkasına sığınanlar. ( Huuu!.. duyurabildim mi sesimi?)
Sadece Türkçe Olimpiyatları değil, Kutlu Doğum Programlarına da izin verilmedi. Başbakan, geçen Haziran ayında Türkçe Olimpiyatları kapanış töreninde “ Kendilerini Türkçe'ye adamış, Türkiye'nin barış mücadelesine adamış sevgili öğretmenlerimizi tekrar tekrar tebrik ediyorum.” diyerek yarım saat iltifat üstüne iltifat yağdırmıştı. Pekiyi Başbakan'ı son derece agresifleştiren esas olay:  Türkiye'de her şeyi değiştiren, bütün taşların yerinden oynamasına yol açan 17 ve 25 Aralık “yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları” oldu. 4 Bakan istifa etti ve devlet kadrolarında, akıl almaz bir kıyım başladı. 
Yolsuzlukları örtbas için on binlerce polis, polis müdürü ve savcı sürgün edildi. Başbakan, 180 derece dönüş yaptı. Aslında dünyadaki ülkelerin lider ve diğer devlet erkânı, yurt dışındaki kendi okullarıyla, iftihar eder, yeni okullar açmak için gayret sarf ederler. Bizim Başbakan tam tersine önce Dış İşleri kanalı ile dünyanın her yerindeki Büyükelçilerimize talimat vererek Türkiye'nin gururu bu okulları kapatmaya  çalıştı. Sonra da, bir yıl önce katılıp “sizinle iftihar ediyorum” dediği Türkçe Olimpiyatlarına gözünü dikti. Birkaç ay önceki konuyla ilgili Erzurum'da yaptığı konuşmayı hatırlıyorum.
“Türkçe Olimpiyatları yapıyorlardı. Artık bitti iş. Bizden stad alamazlar, kapalı spor salonu alamazlar. Artık o defter kapandı.” 
Saygıdeğer okurlarım! Siz yukarıdaki cümleden, ülkemizdeki bu tesislerin Başbakan'ın özel malı imiş gibi konuştuğu gerçeğini anlamaz mısınız? Başbakan'ın ülkeyi şahsi arzu ve hevesleriyle yönettiğini düşünmez misiniz? Yani, bir stadyumda veya İstanbul'un ve ülkemizin en büyük Kapalı Spor Salonu olan Sinan Erdem'de program yapabilmeniz için esas olan ülkemizdeki kanun ve nizamnameler değil de Başbakan'ın “destur” u gerekiyor. Artık stadlarımızda, spor salonlarımızda Türkçe Olimpiyatları yok. Ama AK. Parti tabanının pek anlayacağını düşünmediğim; Ünlü  caz sanatçısı Neil Young, yine ünlü Metalica Gurubu, Gençliğimizde Fransızca okuduğu şarkılarla bizi mest eden, pek çok şarkısına, Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebciolu'nun Türkçe sözler yazdığı İtalyan Sanatçı Salvatore Adamo ve daha pek çok yabancı sanatçı veya müzik topluluğu ülkemizin, spor salonlarında bu yaz konserler verecekler. AK. Parti teşkilâtları da bu konserlere otobüs kaldırır artık!
Başbakan ülkeyi yasalarla değil, özel talimatlarla yönetiyor. Özel mülkü kışlık binaları, yazlık villâlarından ibaret değil. Tüm ülke kendisine ait artık. Canı istediğine izin veriyor, istemediğine vermiyor.
Yazıyı bitirirken Türkçe Olimpiyatlarının Necaşi'nin ülkesi eski adıyla Habeşistan'da başlatılmasının onuru düzenleyicileredir. Tasa ve utancı, hasetleriyle dünyanın 160 ülkesinde Türk Bayrağının dalgalanmasından, İstiklâl Marşımızın oralarda okunmasından rahatsız olanlaradır.
Not: Necaşi: Peygamber Efendimizin sağlığında, Habeşistan kralı idi. Mekke ve Arap yarımadasında, Müslümanların gördüğü baskı ve zulüm, ambargo ve işkenceler çekilmez bir hâl almıştı. Herkes canından, malından, ırz ve namusundan endişe ediyordu. Bu şartlarda Allah Resul'u; “ O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen bir kraldır.” Dedi ve Habeşistan'a hicret izni çıktı. Müslüman Sahabiler, Arabistan Yarımadasından, Afrika'ya, Kızıldeniz'den karşı yakası olan Habeşistan'a geçtiler. Hürmetle karşılandılar, aziz bir misafir gibi ağırlandılar. Ve asıl görevleri olarak, o topraklarda İslâmiyet'i tebliğ ettiler. Şimdi o topraklarda biz misafiriz ve Türkçe'mizi Olimpiyatlar vesilesi ile dünyaya oradan duyuruyoruz.