Sörf konusunda ne sporsal alt yapım ne de vücutsal balkondan kaynaklı üst yapım çok müsait olmadığından denizde sörf yapamıyorum. Ben de her ne kadar fiziken faydalı olmasa da ruhen keyif verdiğinden internette sörf yapıyorum. 
                   Yine sabah sörfünü yaparken bir habere gözüm takıldı. Trabzon'un Şalpazarı ilçesinde düzenlenen 195. Sis Dağı Yayla Şenliği ile ilgili bir haber vardı. 195 yıldır süren etkinlik gerçekten dikkat çekiciydi ama konuyu gündeme taşıyan şenliğin kendisi değil şenliğe katılan ve kendisi de Şalpazarlı olan Samsun İl Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk'ün açılış töreni öncesindeki konuşmasıydı. 
                   Sayın müftü konuşmasında kadın ve erkeklerin bir arada horon oynamasının günah olduğundan bahsediyor. Haberde videosunu da izlediğimiz Müftü Hayrettin Öztürk “Bunu söylemek benim görevim. Sizi uyarmazsam bana da hesabını Allah sorar. Yanınızdaki kardeşiniz bile olsa kadınlı- erkekli el ele tutuşup horon oynayamazsınız. Kadınların kendi aralarında horon oynamalarının İslam'a göre hiçbir sakıncası yoktur. Kendi aralarında oynarlar, kendileri izlerler. Samsun Müftüsü olarak ben bile izleyemem kadınların o horonunu. Siz hiç izleyemezsiniz. Demek ki kadın oynayacak kadınlar izleyecek. Erkek oynayacak, kadın- erkek izleyecek. Kadın erkek karışık şekilde oyun oynamak İslam'a göre haramdır ve hesabı vardır. Türküler de müstehcen olmayacak..."
                   Horon kadın erkek el ele oynanır mı? Günah mıdır? Bilemem! Ulema değilim ki sayın müftünün sözlerine yorum yapayım. Ama müftümüzün “ben bile izleyemem” sözü kendisini özel bir yere koyduğunu gösteriyor. Gerçi yazımı yayınlanmadan paylaştığım birkaç dostum bu düşünceme alternatif olarak “kadın kadına, erkek erkeğe oynanabilir, erkekler kadınlarla oynayamaz hatta izleyemez, kadın erkekleri izleyebilir diyen müftü ben bile sözünden acaba üçüncü bir türü mü kastetti ?” sorusuna cevap bulamadım. Şimdi top Müftüde, umarım açıklama yapacaktır. 
                   Bu sözleri duyunca aklıma bir fıkra geliverdi. Söz meclisten dışarı kimsecikler üstüne alınmasın, biraz gülelim diye masum bir fıkracık  paylaşıyorum sizlerle.
                   Anadolu'nun bir köyünde uzun süredir dul bir genç kadın varmış. Yalnız yatmak zor gelmeye başlamış ama evlenmeyince de biriyle birlikte olma fikri kafasını kurcalar olmuş. İcazet alabilir miyim düşüncesiyle köyün imamına gitmiş. 
“Hoca efendi bilirsin uzun süredir yalnızım. Evlenecek bir kısmet de çıkmadı ama malum yalnızlık zor. Bir kerecik şu köyün genç öğretmeni ile hoşbeş etsek nasıl olur ki?” demiş. 
İmam hiddetlenmiş “kadın kadın sen ne dersin? Kısacık bir zevk için 20 yıl Cehennem'de  yanarsın”. 
Kadın korkmuş ama canı da tatlı tekrar sormuş “peki köy bekçisi Mustafa da ben gibi uzun zamandır dul. Onunla hoşbeş etsek nolaki?” imam yine gürlemiş “sen ne dersin kadın? 15 yıl Cehennem'de yanarsın.” 
Kadın ısrarcı “peki hocam bir eli çolak bir ayağı topal hiç evlenmemiş kahveci Recep'le olsa ne ola?” imam sinirle “kadın kadın 10 yıl Cehennem ateşi seni bekler”. 
Kadın öyle demiş olmamış böyle demiş olmamış son çare imama yaklaşmış “peki hoca efendi  bu işi bir imamla yapsam nasıl olaki?” deyince imam sakalını sıvazlamış gevrek gevrek gülerek cevaplamış 
“Seni köftehor seni, ben anladım sen Cennet'e gitmek istersin…”