Bilirsiniz, La Fontaine’inünlü Kurt ile Kuzu masalını: Güçlü olan her zaman haklıdır. Yalnız bu masal birazcık farklı. Bunda üçüncü bir kahraman var: Çakal. Çakalama çakal derim size; heybetli, başkalarının yiyeceklerini aşırmaktan iyice semirmiş.
İşte bu Çakal bir gün, dereye su içmeye gelen kuzuyu yemeye karar vermiş. Yalnız bir önceki derede yediği bir başka kuzu boğazında kaldığı içincesaret edemiyormuş.
                                                               …
Bu kuzuyu nasıl eder de yerim, diye düşünürken La Fontaine masalından aşina olduğu Kurt gelmiş aklına. Hemen yanına gitmiş. “Kurt kardeş” demiş, “Şu deredeki Kuzu var ya, onu yemek için içimde dayanılmaz bir istek var.” “Eee?” demiş Kurt saf saf, “Git ye.”

Kurt böyle deyince Çakal, niçin yiyemeyeceğini, niçin yardım gerektiğini anlatmaya başlamış:
- Bak Kurt kardeş, ben bu dünyada yemedik kuzu bırakmadım. Yalnız şu yan taraftaki derede bir kuzuyu yemeye kalktım, tepine tepine boğazımda kaldı. O gün bu gündür ne aşağı iniyor ne yukarı çıkıyor. Şimdi bu deredeki Kuzu’yu da yemek istiyorum. Bunun için senin yardımın şart.
 
Kurt Çakal’a “Bana ne!” der gibi bakınca Çakal devam etmiş:
 
-Hani sen kendi kardeşlerinin yiyeceklerini aşırınca ben hakemlik yaptıydım da, her türlü naneyi yediğin halde,  yine seni haklı çıkardıydım ya. Şimdi ben bütün yaptıklarını kardeşlerine söyleyeyim mi? Hepsini bu aşırdı, diyeyim mi?
 
Kirli çamaşırlarının ortaya döküleceğinden ürken Kurt,  hemen hazırlıklara başlamış:
 
-Çakal kardeş, kavurmasını mı istersin, yoksa çevirmesini mi tercih edersin?
 
                                                                    …
Bu konuşmalardan sonra Kurt, derenin de yolunu tutmuş. Daha Kuzu’yu görmeden de başlamış “Suyumu bulandırdıın!” diye bağırmaya. Su içmeye bile başlamamış olan Kuzu şaşırmış:
-Ama Kurt kardeş, daha başlamadım ki hatta dokunmadım bile.

Kurt bu yanıtaçok kızmış:

-Dokunmamış olman kurtulacağın anlamına gelmez. Bir daha da inkâr edersen şerefsizsin!
Kuzu, “Yahu yapmadığım şeyin inkârı mı olur. Hem dokunsam bile senin suyun bulanmaz.” diyecek olmuş, kim dinler zavallı Kuzu’yu. Kükremeye devam etmişTaşeron Kurt:

- Bana bak Kuzu,artık sabrımı iyice taşırdın!

Bu arada Çakal’ın ağız şapırtıları da duyuluyormuş uzaktan.
Kuzu,dili döndüğünce eski dostluktan, vefadan, aynı kırlarda birlikte piknik yaptıkları günlerden bahsetmişama, ne çare; ne dese sakinleştirememiş gözü dönmüşTaşeron Kurt’u.
Bu aradaÇakal’ında cırtlak sesi duyuluyormuş yine uzaktan:

-Bence en doğrusuu, Kurt’un Kuzu’ya hemeensaldırmasıdıır!

EeyKuurt, anlarsın yaa!