Büyük Doğu Dergisi; Cumhuriyet Dönemi’nde, Milli Şef Dönemi’nin (1940’lı yıllar) yılmaz mücahidi, demokrasi ve hak arayışı ile birlikte, baskıcı yönetim ve yöneticilere direnişinde olduğu kadar, 1950 sonrası demokratik düzene geçildiğinde, Demokrat Parti iktidarına karşı da doğru bildiği yolda en ağır eleştirileri yapmaktan çekinmeyen bir efsane idi.
Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in sahibi ve başyazarı olduğu Büyük Doğu Dergisi (biz gazete diyelim), bünyesinde dönemin pek çok ünlü yazar ve şairini barındırmıştır. Necip Fazıl, Türk Milliyetçiliği kadar İslâm Dininin de yılmaz bir savunucusu idi.
Yüce Allah’ıma ne kadar hamd etsem yeridir, lise çağlarında tanıdığım Büyük Doğu, gençliğimiz döneminin büyük bir gıdası, kültür pınarı ve bizlere yol göstericiliği ile bizim kuşak için bulunmaz nimetti.
Siz değerli okurlarıma; hemen her sayısında o dönem kimsenin bırakın yazmayı, konuşmaya dahi cesaret edemeyeceği konulardaki haksızlık ve adaletsizliğe baş kaldırısı olan yazılarından birini sunmak istiyorum. Berveçh-i peşin (öncelikle belirtme) arz etmek isterim ki; yazıda söz konusu kişi
veya kişiler için asla tenkit gibi bir gayem yoktur.
Sadece, demokrasinin olmadığı, tek parti döneminin siyasileri kadar eşlerinin de hakkaniyetten uzak, bencil tavırlar sergileyebileceği gerçeğini gösteren bir ibret hikâyesidir, Büyük Doğu’dan alıntıladığım satırlar.
BÜYÜK DOĞU : Sayı: 36       Tarih:24. Kasım. 1950
1 – Bu hafta size, minicik bir serçenin kalbini tırnakla yerinden çıkarıp diri diri yemek kadar basit, fakat hiçbir yamyamın kabul etmeyeceği ve hiçbir zalimin razı olmayacağı kadar şenî bir hadise anlatacağız.
2 – Bir bakıma fevkalâde basit, bir bakıma da harikulâde şâmil (kapsayan) olan bu vak’ayı anlamak, bu vak’adaki hissi cinayet unsurunun azametini kavramak, ruhi bir (kültür) meselesidir. Okuyucularımızın da bu hususdaki ehliyeti, bizim üslûbumuzdaki zaafı kapatacak mikyastadır (ölçek).
3 – Ankara…İsmet Paşa Kız Enstitüsü…İkinci Dünya Harbinin hemen sonrası…
4 – Bu Enstitüde fakir, aşağı-yukarı kimsesiz, masum bir genç kız okumaktadır. Güzelce olan bu hâmisiz (korumasız) kızcağızın, elbette ki tek emeli, iyi bir izdivaçtan başka bir şey değildir.
5 – Fakir ve masum genç kıza iyi bir talip çıkıyor ve bu haber, kendisini seven bütün mektep arkadaşlarını sevindiriyor. Artık genç kıza, Allah izin verirse, saadet kapıları açılabilir. Biçare masum kız, o kadar zorlukla sürüklediği ve zararsız bir tahsil ve terbiyeye nail kıldığı hayatını artık şenlendirebilir.
6- Genç kız, Enstitünün iyi talebelerinden olduğu ve zaten sanatı da ev ve dikiş çerçevesine ait işlerden ibaret bulunduğu için, tabii ilk rüyası, kendisine harikulâde bir gelinlik elbise hazırlayabilmektir.
Fakat en basit malzemeyi alacak paraya dahi malik değil…
7 – Kızın bu masum rüyasını sezen arkadaşları, aralarında para toplayıp saffetli arkadaşlarının hasretini gerçekleştirmeğe karar veriyorlar. Tam 300 lira toplanıyor ve bununla gelinlik elbiseye mahsus kumaş vesaire alınıyor.
8 – Enstitünün en usta talebeleri, sırf arkadaşlarını mesut etmek için, geceli gündüzlü çalışarak gelinliği tamamlıyorlar. Ne kadar çalışıyorlar biliyor musunuz? Tam yedi ay… Gelinlik, bir çok talebenin, en temiz bir his ve en müstesna bir aşk ve fedakârlıkla tam yedi ay mütemadi çalışması neticesinde tamamlanıyor. Hiçbir bedele tekabül etmeyecek bir şaheser meydana geldiği, şüphesiz izahtan vareste…
9 – Elbise, Enstitü talebesinin sanat ve bilgi derecesine nefis bir misal teşkil etmek üzere, birkaç gün için, mektep vitrinlerinde teşhir ediliyor.
10 – O sıralarda bayan Mevhibe İnönü mektebe geliyor. Vitrinde nazara çarpan ve hemen ziyaretçileri önünde durduran gelinlik…Takdir hisleri umumi ve pek büyük.
11 – Biraz sonra Cumhur Başkanı’nın zevcesi mektep müdiresine şu emri veriyor:
- Elbiseyi, saraya gönderiniz! Pek beğendim!
Müdirenin cevabı şu:
Emredersiniz efendim; her hususta her emriniz baş üstüne…Fakat bu elbise müstesna. . O, kimsesiz bir talebeye aittir. Arkadaşlarının ianesiyle kumaşı alınmış ve yedi aylık çalışmasıyla hazırlanmıştır. Kızın tek rüyası ve hasretidir. Müsaade ederseniz çocuğa kalsın…
Siz gönderiniz!
Mazur görünüz, gönderemeyeceğim!
12 – Ve Cumhur Başkanı’nın zevcesi, hiddetle mektepten ayrılıyor. Aradan bir iki saat geçiyor veya geçmiyor; mektebin önünde Çankaya otomobillerinden biri duruyor. İçinden fırlayan bir yaver…
13 – Yaver, kimseye sual mual sormadan doğru vitrinin karşısına geçiyor, gayet kat’i bir emirle vitrini açtırıyor ve elbiseyi aldığı gibi saraya götürüyor.
14 – Elbise o akşamki baloda Cumhur Başkanı İsmet İnönü’nün kızının üstündedir. Tabii elbisenin harikulâdeliğini tebrik eden edene…
15 – İşin garibi, Mevhibe İnönü, bu elbiseyi bedava da almış değildir; elbiseye mukabil, mektebe 100 lira göndermiştir. On binlerce lirayla ödenemeyecek, el emeği bir tarafa, elbisenin sadece kumaşı 300 lira değerindedir ve tekrar edelim, ianeyle (bir iş için toplanan para yardımı) alınmıştır.
Bütün Enstitü talebeleri, başta zavallı masum ve mahsun kız, hüngür hüngür ağlayadursun; kocasının nüfuzunu bir eşkıya reisinin karısına bile kabul ettirilemez korkunç bir zulüm mevzuunda kullanan Mevhibe İnönü, baloda iftiharla kızını seyretmektedir.
Ancak bu vak’a, izah ve tefsirden (yorum) müstağni (gönlü tok, doygun) cepheleriyle, bütün yurt halkını kefenine kadar soymaktan ve bütün bir orduyu düşmana teslim etmekten daha korkunç bir vicdansızlığa misal değil midir? İşte sevgili okuyucularımız; İsmet (kelime manâsı, haramdan ve kötülükten çekinme demektir. R.G. ) İnönü, Bu vatanda, bu manevi havanın başlıca mesul ve patronlarından biridir. Ve kendisi dururken, hiç kimseyi ayıplamaya ve suçlandırmaya imkân yoktur.
İsmet ve şerefle dolaşınız, İsmet Paşa Hazretleri!!
Büyük Doğu’nun aslına uygun nüshaları günümüzde Star Gazetesi tarafından, her cumartesi ek olarak verilmektedir. Alıntıladığım yazı, Star Gazetesi’nin 9 Kasım 2012 Cumartesi sayısı ile birlikte verilen Büyük Doğu’dan aynen aktarılmıştır. Gelinliği giyenin, İsmet İnönü’nün tek kızı Özden (İnönü) Toker (AKİS Dergisi Sahibi Gazeteci Metin Toker’in eşi) olduğu anlaşılmakla, kendisi halen sağdır. Emir demiri keser, kuralınca; yazıda, yürekli hoca hanımla, talihsiz kızın durumundan bahsolunmuyor. Öğretmen hanıma elbette haritadan bir yer beğendirilmiştir. Masum öksüz ve yetim kıza da İnönü ailesinin büyük lütfu (!) 100 lira ile de, Ankara’nın gariban semti Samanpazarı’ndan bir gelinlik alınmıştır. Çünkü o kız, tek parti döneminde; Türk Milletinin, koyun sürüsünden farkı olmadığı muamelesi gören ötekidir. Star Gazetesini yukarıdaki yazının çıktığı, 9. Kasım. 2012 den itibaren her gün satın alıp, dikkatle incelemekteyim. Özden Toker Hanımefendi veya yakın çevresinden bir tekzip gönderilmemiştir. Bu sebeple yazının gerçekliğine inandığımdan kendi köşeme aldım.
Saygılarımla.