Büyük Devlet Adamı Süleyman Demirel’i de Rahmet-i Rahman’a uğurladık. Devlet Adamı vasfı ile Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes ekolü idi. Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdogan’la insanımızın ve kendi partilerinin devlet anlayışı, Parti Devleti’ne dönüşmüştür.

1965 Milletvekili Seçimlerini takiben, seçimleri kazanan Adalet Partisi Genel Başkanı olarak, 40 yaşında Türkiye’nin en genç Başbakan’ı olarak göreve başlamıştır. Kendisinin “6 defa gittim, 7 defa geldim “ sözünü çok kereler tekrarlaması, aslında onun demokrasi inancı ile Parlemento’yu açık tutma gayretinden başka bir şey değildi. Bazı yazar çizer takımının alaya alış şekli olan “şapkasını aldı gitti” sözü asla gerçeği yansıtmaz.

12 Eylul 1980 sonrası diğer siyasetçilerle birlikte Demirel için siyasi yasaklı bir dönem başlamıştı. Üstelik tutuklanıp Zincirbozan’a gönderildi. Cezaevinde iken Doğru Yol Partisi’nin kuruluşunu yönetti. Daha sonra Özal “Siyasi yasaklar devam etsin” diye ısrar edince, ona karşı müthiş bir kavga verdi. Güç Başbakan olarak Özal’da idi ama meydanlar Demirel’indi. O günlerde rakip olmasına rağmen, Erdal Inönü’nün aldığı demokratik tavır ile CHP li seçmene yasaklar karşısında oy kullanmasını söylediğini şükranla karşılamıştık. Demirel ezik ve korkak değildi. Ama Türkiye’ nin 27 Mayis 1960 Askeri Darbesinden çıktığı ve demokrasinin çok kırılgan olduğu bir dönemde iş başına geldi. O yıllarda Genelkurmay Başkanlarının otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçilmesi adettendi. Faruk Gürler olayında direnerek Bülent Ecevit ile birlikte uzlaşarak bu geleneği kırmıştır. Adalet Partisi’nin başında Başbakan olduğu dönemde, 1965-1971 yıllık ortalama 5.9 kalkınma hızı sağlandı. Enflasyon o yıllarda hep % 5 civarındaydı. Insanımız o yıllardaki kalkınma sonucu refah seviyesinin artmasiyla iş sahibi oldu. Ev ve otomobil edindi. Huzurlu yıllardı o yıllar. 1971-80 arası yıllar herkes için sancılı idi. Celal Bayar’ın bir sözü vardır. “ Siyasetin okulu tecrübedir.” diye. Demirel de yaşadıklarından önemli dersler almıştı. Gergin siyasetin nelere mal olduğunu çok iyi anlamıştı. O tarihten sonra bizler gibi farklı düşüncede olan insanlarla daha iyi diyaloglar kurdu. Cumhurbaşkanlığı yıllarında yurtdışında kurulmaya başlanan Türk okullarıyla çok ilgilendi. Bir çok devletin yetkililerine adeta bu okullar için kefil oldu. Keşke bu gün Demirel çapında bir siyasetçi olsaydı da yaşadıgımız zulümden, haksızlıktan, hukuksuzluktan kurtulmak için ona dönüp, meydanlarda halkın ona bağırdığı gibi “ Kurtar bizi Baba “ diye seslenebilseydik.

Insanımız kendisine “Çoban Sülü”, “Baba”, “Barajlar Kralı” lakaplarını yakıştırmıştır. Baraj demişken “Yedi Kupeli Gelin” dediği Atatürk Barajı Keban Barajı diğerlerini hatırlamadan geçemeyiz.

Bir de melon şapka merakı ile halkın onun başından şapkasını kapmak istediği pek çok görüntüyü televizyonlar bu günlerde yine veriyor. Şapkayı kaptırmamak için verdiği uğraşı tebessumle izlerdik. Bazen şapkayı alıp kaçarlardı halkımız hatıra niyetine neden olacak. Korumaları ve onun bürokratları insanımızı Soma’da olduğu gibi tekmelemezlerdi. Onlar da bizim Patron gibi hoşgörülü idiler. Doğru Yol Partisi Gençlik Kolu Başkanlarımızdan Engin Ay. Özellikle kendisinden bir fötr şapka rica etmişti , hala kullanır. Bundan sonra da böyle bir hatırayı başından çıkaracağını sanmıyorum.

Genellikle, Adalet Partisi ile 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası bütün partilerin kapatılması sonucu, tekrar demokrasiye geçildiğinde kurulan Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı ve Başbakan’lık dönemlerinde, genellikle Ankara Güniz Sokak’taki evinde davet üzerine ziyaretim olmuştur. Tabii İzmir heyeti olarak. Bizim çocuklardan; Mehmet Özkan, Halil Başaranlı, İsmet Yalgın, Cemal Artuk, İlhami Boz ve daha hatırlayamadığım Adalet Partili Arkadaşlarım, hani çat kapı tabiri vardır ya o hesap Güniz Sokak No. 31’in müdavimleri idi.

Rahmetli Demirel, çok zeki idi. Türkiye’nin ilçe, köy, mezra her karış toprağını bilirdi. Tabii, bu yerlerin eksiklerini ve götürülen hizmetlerini de. Bir çok meziyeti yanında, müthiş bir isim hafızası da vardi. Bazı ziyaretlerimizde, babadan partili arkadaşlarımıza, büyüklerini ismen sorar, sohbet esnasında varsa ilgili hatıralarını naklederdi.

Devlet anlayışı ile Devlete hizmet konusunda Tansu Çiller, şu ifadeyi kullandı: “ Ben Devlete hizmet etmeyi ondan öğrendim.”

Siyasi hayatın içinde bulunduğu yıllar boyunca uzlaşmacı tavrı hep ön planda olmuştur. Bu tavrı ile, ülkemizde siyasi tansiyonu daima düşük tutabilmeyi sağlamıştır. Günümüzde yerle bir edilen devlet geleneğine hep sadık kalmıştır. Rahatsızlığı döneminde, kendisini ziyarete gelen R.T. Erdoğan’a söyledikleri ziyaretin canlı tanığı gazeteci Mutlu Çölgeçen’in anlatımıyla: “ Devlet Adamı halkıyla karşı karşıya gelmemelidir, halkına karşı gelen kaybetmeye mahkumdur.”

UNUTULMAZ SÖZLERINDEN BIR KAÇINI YAZARAK YAZIMIZI BITIRELIM: & - Bu fötr şapkayla 6 defa gittim, 7 defa geldim. Şapka benim değil, milletin şimdi. & - Birtakım yürüyüşler oluyor diye asabınız bozulmasın, yürümekle yollar aşınmaz. & - Memlekette benzin vardı da biz mi içtik! & - Açım diyene geber diyemezsiniz. & - GAP’i (Güneydoğu Anadolu Projesi) kimseye gaptırmam. & - Elektriğin komunisti olur mu? & - Ege bir Yunan Gölü değildir, Ege bir Turk Gölü de değildir, binaenaleyh Ege bir göl değildir. & - Dün dündür, bu gün bu gündür. & Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz. & - Mizah, bir yumruktur, ne zaman kime vuracaği belli olmaz. & - Binaenaleyh Türkiye’nin altı çürüktür. Türkiye’nin altı çürüktür diye bırakıp gidecek değiliz, bununla yaşamasını öğreneceğiz (17 Agustos 1999 Marmara Depremi Sabahı) & Demokrasilerde çare tükenmez.

Nurlar icinde yat Demirel mekanın Cennet olsun.

Not : Saygıdeger okurlarımın, Ramazanlarını kutlar, selametle ailecek ve tüm Islam Alemi olarak Bayramlara kavuşmamızı Yüce Allah’dan niyaz ederim.