Muhalif olmak nedir? 1950'lerden itibaren meclis Burjuvazinin elinde değil mi? Halkın ve vatanın çıkarlarını göz ardı eden, sıkıştığında militarist sopaya başvuran oligarşik meclisler değil mi içinde bulunduğumuz durumlara getiren? Kendi çıkarından başka şey düşünmeyen, sahibinin sesi, biatle var olmuş parti vekilleri, dış güçlere ve müdahalere çanak tutan tavır ve refleksleridir vatanı yangın yerine sürükleyen. Süregelen meclisin halkı temsil ettiğine inanıyor musunuz? Parası, dayısı, belli sermaye ve gurupların adamı olmayan sıradan bir adam vekil olabiliyor mu sanki bu ülkede? Parayı basan vekil olur. Parası olmayanların paralarını da sermaye / medya gurupları basıp onları meclise sokarlar ki onların düdüklerini çalsınlar, onların işine gelen yasaları çıkarsınlar.

Maalesef, ağalara, burjuvalara ve beylere kalmıştır halkı temsil etmek. Bunlar da kendi sınıflarının çıkarlarını gözeten kanunlar çıkarıp yönetirler ülkeyi. Bunlar aynı zamanda bütün partilere dağılmışlardır. Aynı aileden iki kardeşin birinin iktidar partisinden birinin de muhalefet partisinden olmalarına çok şahit oluruz. Neden? Çünkü onlar hangi parti gelirse gelsin hep yönetendirler.

Maalesef ki partiler de iktidara gelmek için onlara muhtaçtırlar. Çünkü ağalar ve beyler ekonomik güçleriyle bölgelerindeki oy nabzını da tutarlar. İktidara gelmek isteyen bir parti bu ağa ve beylere muhtaçtır. Vekillerin arasından onları alıp kritik bakanlıklara, makamlara ve mevkilere koymak zorundadır.

Çark böyle döner; en önemli mevkilerde sözde halkı temsil eden bu burjuva kökenli kişiler halkın değil, kendi sınıflarının çıkarlarını gözeterek işlerini yaparlar.

İktidar Partisi onları o mevkilere atamak ve onlara paylarını vermek kıskacındadır. Yoksa oy potansiyelleri yüzünden iktidarda kalmalarına imkân yoktur.

Başkanlık sisteminde bu mevkilere vekil olmayanlar da atanabilecek, belli bir sermaye, medyaya ya da güce minnet borcu olanlar değil vatan ve millet için gerçekten çalışanlar gelebilecek.

Ülkemizde yere göğe sığdıramayan parlamenter sistem maalesef ki zaten işlevsiz ve sadece yerli ve yabancı burjuvazinin çıkarlarında varlık gösteriyor.

Değişim şart ama nasıl tartışılsın elbet.

Toplarsın 100 bin kişi istediğin adayı ülkenin başına getirirsin. Ha, bu yemiyorsa zaten senin sandıktaki muhalefetinden başka gücün de yoktur...

Neden 18 yaşındaki genç, dinamik beyinlerin seçilmesinden rahatsız oluyoruz ki? Çağın gerisinde kalmış dinozorlardan çok daha zihni açık ve becerikli olacaklarına neden inanmıyoruz? Bu ülkede yaşanan ‘GEZİ OLAYLARINA’ rağmen, 18 yaşındaki gençlere güvenen bir partinin, gençlere verdiği önemi takdirle alkışlamak lazım.

Ağaların beylerin ve sermayenin halkı temsil ettiğine inanmak saflıktır. Bu düzen değişmedikçe halkın ve vatanın çıkarları onların çıkarlarının önüne geçemez. Zaten bu halkı temsil etmeyen, sadece kendi sınıflarının çıkarlarını gözetenler yüzünden ne darbelerden, ne terörden ne de ekonomik sıkıntılardan kurtulabiliyoruz.

Onlarca yıldır militarist postallarıyla bu halkın başını ezenlere ”Hop asker, sen bir ‘dur’ bakalım” diyen bir iktidar partisine köstek değil destek olmak gerektiği açıktır.

Aynı şekilde onlarca yıldır türlü usulsüzlüklerle devletin her kademesine sızmış cemaatçi örgütlere ‘dur’ diyenlere de köstek değil destek olmak gerekir.

Daha çok şey var söylenecek… Ülke dört bir yandan sarılmış. Batının ışıltılı kültürü kendi kültürlerimizin ışıklarını kapatmış.

Bu ülkenin özellikle dış politikada daha güçlü ve inisiyatifli hale gelerek riskler almasına da ihtiyacı olduğu kesin.

Kendi dönemlerinde ön seçim bile yaptırmayan sol partilerin başkanlarının demokrasi havarisi kesilmelerini ve ‘Adalet getireceğiz’ vaadlerini de samimi ve inandırıcı bulmuyorum.

Özetle, bizim parlamenter sistemimiz; hantal, inisiyatifsiz ve burjuvazinin kaypak ve korkak reflekslerinden dolayı zaten tıkanmış durumdadır. Ben değişimden korkmuyorum. Risk var mı evet. Ama riske girmeden değişim de hayaldir.