Ömrün şu biten neşvesi, tam olsun erenler
Son meclisi câm üstüne câm olsun erenler.
Şükrânla vedâ ettiğimiz câm-ı fenâya
Son pendimiz ahlâfa devam olsun erenler
 
Câizse hârabat-ı ilâhide de her şey
Yarân yine rindan-ı kirâm olsun erenler
Tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden Ahbâba selâm olsun erenler
 
            Yazımızın konusu aslında; genç yaşta kaybettiğimiz kardeşim dostum eşi bulunmaz insan, herkesçe sevilen,kendisiyle ve herkesle barışık, esprili, güler yüzlü dünya tatlısı “Ülkü Esendemir”. Yukarıya aldığım üstâd Yahya Kemâl Beyatlı’nın  şiirini, ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük neyzenlerinden Süleyman Erguner, ayni güzellikte bestelemiştir. Biz de Ülkü’cüğümle yaşadığımız o cânım meclislerde okuyarak önden gidenleri yâd ederdik. Nereden bileceğim; sevgili biricik kardeşimi de bu eşsiz şiirle anacağımı. O bir Rind idi. Erenlerden idi. Nurlar içinde yatsın.
Ünlü Fransız aktörü Jean Paul Belmando’ya benzerliğiyle de ünlüydü. Aslında kendisi eski meslekdaşım (Eczacı kalfası) olup, ”Sinemacı Ülkü” olarak bilindi hep. Onu, eniştesi mesleğimizin duayeni Feridun Aykol ağabeyimizin çalıştığı, Demokrat Parti Milletvekili Ecz.Necdet İncekara’nın babası Osman İncekara’nın Kanaat Eczane’sinden tanıdım.1958 de.Ben de o sıralar Türkiye Eczanesi’nde çalışıyordum. Salih Kocaman’ın, eczane sonraları kızı Yıldız Kocaman tarafından Yıldız Eczanesi adıyla işletildi. Ödemiş’te beş Eczane vardı. Hangimiz nöbetçiysek gece yarısına kadar orada beraber olurduk. Çok ileriki yıllarda da devam etti, nöbet yoldaşlığımız. Sinemadaki işi bitince,kendi Eczane’miz “Yeni Eczane”ye mutlaka gelirdi, rahmetli Hakkı Ergün kardeşimizle. Önce 1958’e ait bir anı:
            Genç ve bekâr arkadaşlar, yazları bazı pazarlar bir minibüs ayarlayıp Kuşadası veya Pamucak’a denize giderdik. Bir Pazar sabahı toplanma yerimiz Kanaat Eczanesi idi. Ülkü o gece nöbetçi idi. Sabah nöbet bitiş saati geldiğinde, nöbeti devir alacak eczaneden haber almadan, biz eczaneyi kapatıp yola revân olduk. İyi bir fırça yemiştik ertesi gün Feridun ağabeyden.Yaptığımız elbette büyük hataydı, çocukluk işte. Ama bana hayatım boyunca büyük ders oldu. Mukaddes nöbet kavramının önemi. Öncelikle o günün Ödemiş’nden bir-iki not. 1960-70 li yıllar.
            Yaz günlerinin iki önemli sevinci, çocuklara dondurma, bizlere “Yazlık Sinema”.
 
            Ödemiş’de dondurma 19.Mayıs’tan önce satılmazdı, bulamazdınız.
Zira, Belediye Tabibi Dr. Neşvet Kahraman ablamız bu tarihin  daha öncesi için müsaade etmezdi. Çocuklar, boğaz, en çok da bademcik enfeksiyonu kapmasın diye. Nerdee, o zamanlar, şimdilerde 365 gün dondurma ye!
            Önce,Kapalı Sinema salonlarından bahsedelim. Şehir Sineması(şimdiki sinema), İyi Sinema(Gazi Caddesinde Yalgın Düğün Salonu’nun olduğu büyük binanın olduğu yer), Zafer Sineması (Hürriyet Caddesinde Zafer Pasajı’nın yeri).
            Yazlık Sinemalar:
Özler Sineması: Şimdi Uşaşer’lerin BOSCH Bayii olan binanın uzun sokağa kadar uzanan büyük arsayı Avukat Tufan Özçayır Ağabeyimiz, Avukat Kemal Özlü ile ortak oldular, bu bahçeyi dizayn ederek eşsiz bir yazlık sinema haline getirdiler. Anfi-tiatr şeklinde düzenlenen sinema bahçesinin ahşap koltuklarından, her film gösteriminin ilk gecesi için yerlerimizi ayırtırdık. Bizim yerimiz anfinin ilk sırasının orta yolu üzerindeki ilk koltuktan başlardı. Zira bizde iki çocuk arabası oldurdu. Kızım Günseli ve Almanya’daki kayınbiraderimin iki aylık bebek iken bize bıraktıkları kızları Mebrure için.   Adeta gala gecesi görünümünde olurdu filmlerin gösterime girdiği ilk akşamlar. Şık hanımlar beyleri ve çocukları ile Ödemiş’in yaz akşamlarında görünürlerdi Özler Sinemasında.Türkiye’ye gelen genellikle Türkçe dublajlı kalite filmler. 20. Centry Fox, Warner Bross Paramounth ve ne kadar ünlü yapımı olan şirket varsa onların vizyon filmlerini bu sinemada  izlemiştir Ödemiş’li. Zira Tufan ağabey çok hatırlı bir insandı halâ da öyledir. Avukatlık sonrası Ödemiş 2.Noteri oldu sonra da İzmir 7.Noteri. Şimdi emekli. İzmir’de yaşıyor. Allah’tan kendisine uzun ömürler diliyorum. Zira,hepimizim üzerinde büyük hakkı vardır.O’nun has adamları başta Ülkü’cüğüm ile şişko Ergün (Bayraktar) idi. Sinemanın makinisti Şefik kardeşimiz de Ödemiş’te yaşıyor. Ödemiş’li kolalı içecekle Özler Açıkhava Sineması’da tanışmıştır. İzmir’de üretilen Sunal-Kokteyl şişeleri ve Bayındır’ın 4 Mevsim Gazozları buz kalıplarının üzerine yatırılıp soğuması sağlanır, açacakla cam şişelere vurarak hoş bir ses çıkartan satıcılar buzz gazoz, kola diye aralarda gezinir seyirciyi serinletirlerdi, film öncesi ve antrak dediğimiz filme ara verilince.  Burada diğer yazlık sinemaları da sıralayalım:
Şehir Açık Hava Sineması: Şimdi, Saray Cafe’nin bulunduğu alan.
Büyük Sinema: Hastane Caddesi, Uzun Sokak Girişindeki Bellona ve yanı ile uzantısındaki binaların olduğu yer. Gerçekten adı gibi büyük bir açık hava sineması idi. Rahmetli Ratip Köymen işletirdi.
İyi Sinema Yazlığı:  Kapalı İyi Sinemanın arka bahçesi, küçüktü.
Gar Açık Hava Sineması: Şimdiki Oto-Gar Dükkânlarının üstünde idi.
Zafer Açık Hava Sineması: Kapalı Zafer’in yan tarafında bulunuyordu. Sarraf Seçkin rahmetlinin babası işletirdi.
            Ülkü ayni zamanda Park Kulüp Restoranı’nın da gülü idi. Hemen her akşam kışlık sinemadaki işi bittiğinde çilingir sofrasını burada kurar, etrafında dosları eksik olmazdı. Hep neşeli espriler, şarkılar, kahkahalar yükselirdi onun bulunduğu mekânlarda.
Ülkü’yü tanıyıp da onun sofrasına davet edilmeyen insan yoktu. İddia ediyorum ki, Ülkü’nün ikramını görmeyen kişi yoktur oraya yolu düşüp de. Gönlü o derece gani bir kardeşimdi. Şimdilerde böyle dostluklar olduğunu sanmıyorum. Ülkü CHP.li idi bense Adalet Partili yani eski Demokrat. Biz Ülkü ile birbirimizi hiç kırmadık. O günlerden hayatta kalan, Mehmet Köseoğlu ve Şeref Güven kardeşlerim  ve ismi hatırıma gelmeyen birkaç güzel insan var. Bir de dostlarımdan, Rahmetli İbrahim Özcü vardı. Türk Müziği Derneği Korosu olarak hemen her Pazar Gölcük, Bozdağ ve Birgi’ye çoluk çocuk pikniğe giderdik. Mehmet Esmioğlu’nun kanunu Hasan Soyel amcanın kemanının eşsiz nağmeleri ile Türk Musikinin ölümsüz eserlerini fasıl müziği olarak icra ederdik. Öyle bir devirdi ki, “Hayali Cihan değer.”
Güzel insan dostlarım, nurlar içinde yatın. Saygılarımla. ([email protected])