Değerli tiyatro sanatçısı ve sunucu Kenan Işık’ın talihsiz kazası beni sauna ile tanıştığım yıllara götürdü.

                        Kırk yıl kadar önce başlayan ve halen devam eden içinde sauna, Türk hamamı vb. ihtiva eden bir güzellikten bahsetmek isterim öncelikle.

                        Çeşme Altınyunus Oteli’ne ait hisseler İstanbul Borsasında işlem görüyor malûm. Biz Ödemiş’li yaklaşık 15-20 kadar aile bu hisse senetlerinden cüz’i bir miktar almıştık. Altınyunus malûm Yaşar Holding bünyesinde bir şirket. Başlattıkları bir gelenekten haberdar olunca bizler de, Altınyunus Çeşme’nin Mart ayında yapılan genel kurullarına iştirak ederek (3 yıl şartı var) Otelde 2 gece 3 gün misafir edilme hakkına sahip olduk. Bu geleneği Yaşar Holding halen devam ettiriyor. Otele misafir edilen kişi sayısı 400’ü aşınca, otel bu faaliyetini sınırlıyor.

                        İşte bu seyahatlerimizde, Altınyunus Otelinde Sauna’yı gördüm ve girmemle çıkmam bir oldu. Her yıl da, ısrarla saunaya giren arkadaşlarımı rica minnet zorla çıkarırdım. Üçü de rahmetli oldular. Kayınbiraderim Tevfik Gülgen, can kardeşim Muhasebeci Ruhi Kırkpınar, Yusuf Balon ve diğer arkadaşlardan bazıları saunaya ve akabinde Türk Hamamına girmeye bayılırlardı. Oysa yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı olanlar vardı aralarında. Uzun sözün kısası Sauna ve Hamamı hiç sevmedim, sevemedim. Saunaya girenleri de hiç anlamış değilim. Genellikle enteller pek düşkünler sauna ve solaryum gibi bizim Türk Kültürüne yabancı şeylere.

                        İnsanın kendine azap vermesi garibime gider hep. Kilo derdimiz varsa, boğazı kısarak, yürüyerek pekalâ bu soruna çare oluruz.

                        Sauna, mubarek yer sanki cehennemin provası. İçerideki ısı ben diyeyim 60, siz deyin 70 derece! İki dakikadan fazla durmak bence akla ziyan. İnsan nefes alamayacağını sanıyor. O derecede de sıcak ve kasvetli.

          *********

                        Saunanın asıl adı bilindiği gibi Fin Hamamıdır. Güneş yüzü görmeyen zavallı Finlandiya insanı, kendilerine sığınacakları ve sosyalleşecekleri mekânlar yapmışlar. Belki yüzyıllar önce. Terleyip toksinlerini attıkça da sağlığa faydalı olduğunu görmüşler.

 

                        Finlandiya 7-8 ay karın kalkmadığı bir ülke. Hava da eksi 30-40 derece olunca, ne yapsın insanlar? Ağaç da bol. Ülkelerinin her tarafı orman. Ağaçlardan kabinler yapmışlar, içine girmeleri çok da hoşlarına gitmiş olmalı ki, bu kadar ünlenmiş, Fin Hamamı.

                        Bir yerde okumuştum. Finlandiya’da, saunaların ısısı 80 ilâ 110 derece arasında olurmuş.

                        Bir defa denedikten sonra hayatım boyunca uzak durdum bu saçmalıktan. Türk Hamamını da sevmedim, sevemedim. Hele elin adamının önüne oturup keselenmek çok banâl. Ben yıkanacaksam, niye cümbür cemaat bir kalabalıkta yıkanayım ki?

             S O L A R Y U M

                        Bu da, entel dantellerin pek rağbet ettikleri bir Frenk geleneği.

             Yüzlerini veya vücutlarının görünür kısımlarını, güneşte yanmış, bronzlaşmış hissi vererek güzel ve yakışıklı görünme (erkeklerde) tutkusu.

                        Peki, ya vücuda, derimize verdiği zarar? Ya kanserojen etkisi? Ne yazık ki, solaryum olsun, sauna olsun tamamen bir batılılaşma özentisi. Güzelim yurdumuzun  her bölgesinde neredeyse yılda 300 gün güneş var. İmkânı olanlar Antalya, Alanya, Bodrum, Marmaris, Çeşme ve daha saymakla bitmeyecek cennet köşelerimizde; git kuma seril, hem terleyerek vücudundaki toksinleri at, kilo ver, hem de doğal bir ortamda bronzlaş.

                        Sözün kısası biz batının ne kadar saçmalığı varsa alıyoruz. Kenan Işık olayında görüldüğü gibi, yüksek tansiyona da sebep olmasıyla hayati tehlikelere sebep oluyor. Allah’tan şifa diliyorum, bu güzel insana.

                        Saygılarımla.