ÖYKÜ
Kırk yıl önce yaşanmış bir olayın öyküsüdür bu:
Ortaokula yeni başladığım yıldı. Mahallemizin güzel kızlarından Yıldız abla önüne çıktı, “Al şu parayı bana nive yağı alıver” dedi.  Öyle bir yağ duymadım ama demek ki varmış. İyi, dedim. Bir yanım aşınmaz ya; hem iyilik etmiş olurum.
Ders çıkışı soluğu çarşıda aldım. O yağcı senin bu yağcı benim, dükkan dükkan nive yağı arıyorum.
Girdiğim ilk yağcı dükkanındaki adam, konuşmayı seven biri değildi. Yalnızca kaşlarını kaldırıp alnını kırıştırmakla yetindi. Anlaşıldı ki, bu dükkanda nive yağı yok. Olsun, başka dükkan mı yok!  Hemen yanında bir yağcı dükkanı daha:
 -Emmi nive yağı var mı?
Aradığım bu dükkanda da yokmuş ama, iyi bir esnafmış; bu yağı niçin bulundurmadıklarını makul ve mantıklı biçimde uzun uzun anlattı:
-Bizim buralarda onun alıcısı çıkmıyor. Biz de mal elimizde kalacağına, getirmiyoruz. Bak, kaç yıldır, senden başka  soran eden olmadı. Dış ülkeden geldiği için insanımıza pahalıya geliyor. Biz onun yerine kuş yağı bulunduruyoruz. Sıfır asit yağdan daha ince, hem çok şifalıdır kuş yağı.
Dükkancının kuş yağı dediği de bir tür zeytin yağı. Aşı yapılıp ıslah edilmemiş delice zeytinden elde ediliyor. Büyüklerimiz bundan her sabah bir çay bardağı içer, şifa bulduklarını söylerlerdi.
Yağcı bunları anlatırken, bir yandan da çırağına, “Dolduruver oğlum müşteriye birkaç litre. Bir denesin.” diye seslendi.
Durdurdum tabi, Yıldız ablanın istediği yağ bu yağ mı bakalım? Öyle olsa gider küpten alır alacağını, evde yoksa gider komşudan alır. Malum Bayındır Türkiye’nin en çok zeytin ağacına sahip ilçesi. Zeytinidir, yağıdır her türü bulunur. Niye bana ısmarlasın. Hem, süslenip püslenip gezmekten başka işi olmayan kızın delice zeytinyağıyla ne işi olur.
Nive yağını ikinci dükkanda da bulamayınca , üçüncü dükkana daldım:
-Emmi nive yağı arıyorum.
Bu yağcı daha umutsuz konuştu:
 -O dediğin yağdan bizim buralarda bulunmaz. Hem ona nive yağı değil nüve yağı derler. Zeytinin nüvesinden, özünden çıkarılır. Edremit dolaylarında fabrikaları vardır. Şişelerler, doğrudan Avrupa ülkelerine gider. Almanya, Birmanya, Aruzmanya  bu ülkeler hep nüve yağı yer.
Paraysa para tabi adamlarda. Gerçi, Aruzmanya’yı pek çıkaramadım ama; şiirsel bir çağrışım yapan bu ülke, daha gelmediğimiz konuların içinde herhalde.
Dışsatım ürünü yağı da bulundurmamak hiç kusur sayılmaz. Hem koca yağ memleketinde yağcı dükkanı mı yok. Sıradaki dükkanlardan birine daha girdim. Bu dükkancı daha açık sözlüymüş:
-Ben öyle nüve yağı müve yağı duymadım. Cavır icadı birşey olmalı. Yağcılarda bulamazsın, git bir bakkallara sor, o da belki, şansına artık.
Dediğini aynen yaptım. Birinci bakkal:
 -Koliyi sabah açtım ama, müşterisi çok. Üçer paket beşer paket, anında kapışıldı, dedi.
Ne üzüldüm, şurada bir iyilik edeceğiz, sen geç gel, bir paket bile alamadan kapışılsın bitsin! Bilsem dersi kırar, erken gelirdim, adam yerine koyup bir şey ısmarlamışlar; mahçup olmak var.
Bakkal, sana yağı verelim, dedi ama, onun da ben istemedim. Yıldız ablaya sana yağı gerekse  gider köydeki bakkallardan alır; niye taa Bayındırlara kadar ısmarlasın. Demek ki, bu katı yağlar da işini görmüyor.
Yağcılardan sonra neredeyse sormadık bakkal da kalmadı. Ayaklarıma karasular indi desem, abartmış olmam. Kiminde yeni bitmiş, kimi pahalı diye getirmiyormuş, kimi alıcısı yok; her birinden değişik bir bahane. Sonuçta, nive yağı mıdır, nüve yağı mıdır, hiçbir yerde yok. 
Arada biri “Bulursan benzincilerde bulursun, onlarda çeşitli yağ vardır.” demişti. Son umut benzinci:
-Emmi nüve yağı var mı?
Benzinci başını kaldırdı; önce şaşkın şaşkın baktı, ardından ellerinde bulunan yağları sıraladı:
-Bizde üç türlü yağ var: Motor yağı, gres yağı bir de gazyağı. Hangisi işini görüyorsa al. Olmazsa getir, geri alırız. O dediğin yağı da hiç duymadım.
Ne yağmış yahu, günümü zehir etti. Bir şey değil, dönüşte Yıldız ablaya ne diyeceğim?
Yol boyunca  düşündüm, söyleyecek hiçbir şey bulamadım.  Umarsız  “Nüve yağı kalmamış.” deyip, verdim geriye parasını.
Ama Yıldız abla da işin peşini bırakmıyor. Birkaç gün sonra yine önüme çıktı. Elinde bir kutu:
-Senin bulamadığın Nivea’yı dedem buldu geldi.  
-Nivea mı? Nüve yağının adı, kibarlaşıp Nivea mı olmuş?
 -Yaa, her eczanede varmış üstelik.
“Eczaneler yağ ticaretine mi başlamış?” diyecektim, vazgeçtim. O da, “Dedemin bile bilebildiğini bilemedin.” demeye çalışıyor, sözüm ona.
Sen şunu baştan, dedene ısmarlasana kızım.