Dinimiz, yardımlaşma ve dayanışmayı emretmektedir. Yüce Allah “İyilik ve takvada yardımlaşınız” buyurarak mü’minler arasında iyilik ve güzelliğin yaygınlaştırılmasını teşvik etmiştir. Bunun bir sonucu olarak Müslümanlar her türlü yardımlaşma ve dayanışmayı bir ibadet anlayışı içerisinde gerçekleştirirler. Misafirlik konusunda ortaya konan güzellikler de bu anlayış ve inancın bir neticesidir. Misafire kapımızı ve gönlümüzü açmak dinimizde kardeşliğin, insana verilen değerin, birliğin, paylaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneklerindendir.

Misafire ikram anlayışının özünü Sevgili Peygamberimiz’in örnekliği oluşturmaktadır. O’nun bu konudaki güzel tavsiyelerinden birisi şudur: “…Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, misafirine ikram etsin…” Bu tavsiyeyi yapan Allah’ın Elçisi, kendisi de misafir ağırlamaktan hoşlanır, sofrasında misafir veya ihtiyaç sahibi kimseler eksik olmazdı. Sevgili Peygamberimiz, misafirin duasını, makbul olan dualar arasında zikretmiş  ve misafirin ağırlandığı bir evin halkına hayır ve bereketin mutlaka ulaşacağını bildirmiştir.4 İmkanı bulunduğu halde misafir ağırlamak istemeyeni ise: “Misafir ağırlamak istemeyen kimsede hayır yoktur.”5 buyurarak uyarmıştır.

Misafire ikram konusunda diğer bir örneğimiz de, Hz. İbrahim (a.s.)’dır. Kur'ân-ı Kerîm, İbrahim (a.s)'ın hiç tanımadığı misafirlerine ikramını bizlere anlatarak bu hususta onu  örnek almamız gerektiğine şöyle işaret etmektedir: “İbrahim'in ikram gören misafirlerinin haberi sana geldi mi? Onlar İbrahim'in yanına girmişler «selâm!» demişlerdi. İbrahim de onlara; «selâm size» diye mukabelede bulunmuştu. İçinden de: «Bunlar yabancı kimseler» diye geçirmişti. Hemen sezdirmeden ailesinin yanına varıp, semiz bir dana pişirip getirmiş, onlara sunarak « (Buyurun) yemez misiniz?» demişti.” Bu örnekte misafire öncelikle sıcak alâka, sevgi, saygı ve güler yüzle davranmaya vurgu yapılmaktadır. Bu itibarla sadece maddi ikram, hoşnut edici bir ağırlama olamaz. Hz. İbrâhim'in, misafirlerinin selâmını en güzel şekilde alıp onları evine buyur etmesi, yemek hazırlamak için onların yanından yavaşça dışarı çıkması, evindeki en güzel yemeği ikrâm etmesi ve bu ikramı bizzat kendi eliyle yapması örnek alınacak hususlardır.

Misafirlerimize cân-ı gönülden ilgi göstermek ve gerekli ikramı yapmak, dinimizin ve kültürümüzün bizlere bıraktığı en güzel miraslardan birisidir. Ayrıca, tanıyalım veya tanımayalım evimize, şehrimize ya da memleketimize gelmiş olan insanlara dini, milleti, kültürü ne olursa olsun güler yüz ve en güzel ilgiyi gösterip bizlerden hoşnut olarak ayrılmalarını sağlamak, Yüce Rabbimizin razı olduğu bir davranış olacaktır.

 Yazımı bir hadis mealiyle bitiriyorum:

 “Şu üç kişinin duası kesinlikle geri çevrilmez: Mazlumun duası,  misafirin duası ve ana-babanın evladına duası. ”