Mevlâna: 'Kendinden habersizliktir' diyor, kibir için…
Ne muazzam bir kelimedir “mütekebbir”. 'En büyük ve en yüce olan. Büyüklüğünü, ululuğunu her an ve her yerde gösteren' diye ifade ediyor sözlük, ayni zamanda Yüce Allah'ın 99 isminden biri. A'raf suresinde, şeytanın ruh hali anlatılırken, Allah'a karşı duruşun altındaki en önemli sebebi söyler: Kibir. Şeytanı cennetten kovduran şey küfrü değil, kibiriydi. İşte bu nedenle kibir ve böbürlenme İblis'in en bariz karakteristiğidir. 
Bilim her ne kadar meseleyi sebep dairesinde dar alanda izah ederken “para, makam ve gücün getirdiği davranış bozukluğu” olarak tarif etse de daha derin olarak ifade etmek de mümkündür. Aşağıdaki satırlarda “KİBRİ” daha geniş izah etmeye çalışacağım saygıdeğer okurlarım.
Aslında, sahip olunmayan ve belki de hiç olunmayacak olanı, varmış gibi gösterme çabası… Elde edilen güç ile bunun desteklenmesi ve üstünlük taslanması… Belki kısa süreli bir çalım satma, hava atma, hatta bir takım kazanımlar edinilmesi belki mümkündür ama şunu söylemek gerekirse; kibir, en fazla zararı sahibine veren, insan omzunun taşıyamayacağı bir yüktür diyor ayni isimli eserinde usta yazar Nedim Hazar.
Ruha yapışan böylesi manevi bir virüs, sahibini perişan eder. Kibir; öfkeyi, nefreti kısa sürede bulunduğu yere toplar ve manevi bir nevi rende gibi ruhu kemirir durur.
Ego, muazzam bir cüretle kendini şişirir ve insan, sahip olduğu ile olduğunu zannettiği arasındaki derin çukurda debelenip durur. Bazen tevazu bile bu hastalığa alet edilir. Yalnız, kibrin sunduğu yalancı tevazuun ömrü çok kısa sürer bu yüzden. Kibir sahibi o kadar kısa sürede ruhunu şeytana teslim eder ki; kendisi bile inanmaz. Dünyanın ilk cinayetinde bu vardır. Kabil, kibrine ve hırsına teslim olur, elini kardeş kanına bularken.
Mütemadiyen “ben” diye sayıklar kibirli kişi, “biz” dese de arada ağzındaki iğreti duruşu hissedersiniz. Onun için, çalım, afra tafra standart duruştur. O, her meseleyi, bir şekilde kendine çevirir ve her olumlu şeyi kendi hissesine yazar. Herkes “yahşi” değildir, onun için, hatta herkes samandır, buğday olan bir tek odur.
Ciddi, sinsi bir ikiyüzlülüğü de vardır bunlara rağmen. Başka ve daha büyük kibirler karşısında çıkarı için iki büklüm olmaya bile tenezzül eder. Eğilir ve iltifat eder hatta. Beklenti, kibrini kısa süreli gizler ve çıkar uğruna yapmadık şebeklik bırakmaz. Paylaşmaya asla gönlü razı olmaz kibirlinin. Çıkar dışında, alçak gönüllülük semtine bile uğramazken, her olumlu tabloya önce kafasını sokmaya çabalar. Resimde bulunmak kibrinin bir parçasıdır. Sonra, her şeyi kendine ait kılmak ister. Aksi, en ufak bir bakışa bile tahammülü yoktur, velev ki, ana babası olsa bile.
Çıkarıyla çatıştığınız an, rengi değişir. Akla hayale gelmedik sefilliklere girer. zulmettiği zamanlar çok olur. Can yakar. Dahası bütün bu çılgınlıklarını normal hadiselermiş gibi görür, göstertir.
Karun gibi servetle büyüklük taslayıp, bu imkânlara ben aklımla, gücümle kavuştum, der.
Allah, hepimizi bu hastalıktan korusun.
Saygılarımla.