Hamal başkan!

Atatürkçü düşüncenin sindirilmek istendiği, Mustafa Kemal’den bize miras kalan değerlerin bir bir hedef alındığı ve ne Atatürk’e ne de Atatürkçüye hiç iyi bakılmadığı, tahammül edilmediği bir dönemi yaşıyoruz. En sıradan cemaatin en silik zikir toplantısındaki sayıya dahi ulaşamayan toplantılarıyla zoru başarmak için uğraşan, başaramasam da bu uğurda ölürüm diyen fedakâr Atatürkçülere saygı ve sevgilerimi sunuyorum. 

 Onlar iyi ki varlar.

Atatürkçülük hiçbir dönemde hiçbir kimseye bireysel pirim sağlamadı. Atatürkçü olmak toplumsal düşünmek ve hatta seni düşünmeyeni bile düşünmekten geçiyordu. Bu yüzdendir ki Atatürkçü düşünceye sahip çıkan insanlar arasında bencil kişilere rastlayamazsınız. Tabi ki kusursuz değiller ama bencil olmadıkları konusunda kesin fikirliyim. Ben Atatürkçüleri, duruma göre Atatürkçüler ve her durumda Atatürkçüler olmak üzere ikiye ayırıyorum. Duruma göre Atatürkçüleri yazıp sayfayı, yazıyı işgal etmeye gerek yok. Onlar zaten bir hayli sırıtıyorlar da asıl görünmeyenler her durumda Atatürkçüler… Bu haftaki yazımda her durumda Atatürkçülerden şehrimizde yaşayan bir ismi satırlarıma konuk etmek istedim.

Böylesine zor bir dönemde cesurca, mertçe Atatürkçü Düşünceye sahip çıkan ve bu uğurda birçok tehlikeyi göze alarak lafını dudaktan gözünü budaktan sakınmayan bir ismi…

O bir duygu insanı… Özgürce çizip, delice boyarken tanıdım onu… Ödemiş’in birçok okulunda onun çizgilerine rastlamak mümkün. Belki çok iddialı olacak ama bu şehirde okul duvarlarında gördüğünüz her on Atatürk çiziminin en az beşi altında onun imzasını görebilirsiniz. Yıllar önce eşim ve beni kırmayarak eşimin görev yaptığı Birgi Üçkonak’ta bulunan köy okuluna koca bir gününü ayırıp devasal bir Atatürk portresi çizmişti. Yıllar oldu o köyden gideli, yine de uğrar bakarız bıraktıklarımıza… Sahip çıkıldığını görür, seviniriz.

Yanlış anlaşılmasın bu ismin tek işi boş bulduğu yere Atatürk resmi yapmak değil tabi… O bir resim öğretmeni, aynı zamanda ilçemizde bulunan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin şube başkanı… Selami Sönmez hocama geçtiğimiz günlerde öğrenciler için eşya toplarken rastladım. Elektrikli soba, çalışma masası, sandalye, halı ne bulursa topluyordu. Toplamakla kalmıyor taşıyordu da… Beni en çok da o bölüm etkiledi. Öğretmensin, Atatürkçülüğün yoğun bir şekilde hedef alındığı bu dönemde Atatürkçü Düşünce Derneği başkanı olacaksın. Yetmeyecek, mesainden arda kalan zamanlarda evini, çoluğunu, çocuğunu bırakıp hamallık yapacaksın. O koca koca çalışma masalarını, sobaları, masaları, halıları sırf çocuklar ona buna yem olmasın, uygar olsun, çağdaş yetişsin diye sırtlayan Selami Hocamın önünde saygıyla eğiliyorum. Selami hocanın sırtladığı sadece sandalye ve masa değildir. Gençliktir, gelecektir. Unutmamalıdır, unutturulmamalıdır.

Biz Müslüman bir coğrafyada elimizden geldiğince dinimizi yaşamaya çalışan insanlarız. Her Atatürkçü dinsiz, imansız olmadığı gibi her dindar kişi de Atatürk düşmanı değildir. Sade ve sadece Allah’ın adının anıldığı toplantı mekânlarına diyecek hiçbir sözüm yoktur. Ancak dini, çıkara ve menfaate alet ederek istismarda bulunanlar elbet bir gün layık olduklarını bulup yaşayacaklardır. Bu grupların adı bugün “A” yarın “B” olur.  Ama Atatürkçü düşüncenin adı dün olduğu gibi bugünde, yarında aynı olur.     

Bana göre Ödemiş’te yaşayan, Atatürk’ü seven ve Atatürk’ü kalbinde yaşatan herkesin Selami Hocaya kocaman bir teşekkür borcu var.

Sanıyorum ben ödedim.

Sevgi, saygı ve selamlarımla…