İlk sözüm ülkemizde demokrasi var diyen kesime. Geçen hafta haberi hepimiz okuduk. ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı protesto edenleri uyarmak için saldıran Erdoğan'ın korumalarına, bu ülkede yaşayan Türkler, “BURASI TÜRKİYE DEĞİL” deyip tepki gösteriyor. Sonra bir vatandaş “polis” diye bağırıyor. Olay yerine gelen Amerikan polisleri de Erdoğan'ın korumalarına olay yerinden gitmelerini söylüyor. Bu arada, Bugün gazetesi Washington Temsilcisi Adem Yavuz Arslan da, Erdoğan'ın yeğeni ve başdanışmanı tarafından sözlü ve fiziksel saldırıya uğruyor. 'Korumalar ABDyi de Türkiye sandılar herhalde. İktidarın yakınlarına verdiği gücün yarattığı terör nerde olduğunu unutursa işte böyle yaparlar, adamı. 'Burası hukuk ülkesi Amerika. Hukuk, demokrasi nasıl bir şey, öğrenin. ABDdeki Türkleri Amerikan hukuku ve polisi korumalardan koruyorsa, bu duruma oturup birlikte ağlamalıyız.
Ülkemizde demokrasi var diyen kesime devam edelim. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, HSYK seçimlerine ilişkin “Bu seçimleri belli bir zümrenin kazanması halinde gayrimeşru sayarız.” sözleri her şeyi açıkça ortaya koydu. Numan Kurtulmuş da demez mi: “Yargı bağımsızlığı millet iradesinin üstünde olamaz.” İleri demokrasinin ulaştığı son nokta. Hani sandık tek belirleyiciydi? Hani sandık kutsaldı? Genel seçimi kaybederseniz ne yapacaksınız? Gayrimeşru mu sayacaksınız? O zaman her hoşlanmadığınız sonuç çıkması durumunda referandum düşünüyorsanız asgari ücret için de derhal referanduma gidin! Hâkim ve savcıları AKP üyelerinden atayın utanmadan. Böyle rezilliği alenen dile getirmek anayasaya darbedir, suçtur. Yüce Divan'lık yolsuzluğun sonu, böyle panik ataktır elbet. KEYFİNİZ BİLİR BEYLER, BİZ DE SİZİ TANIMIYORUZ. KİM OY VERİP DE SEÇİYORSA…
Üniversitelerde sık sık olaylar oluyor. Hükümet aleyhinde veya kafalarına koydukları karara karşı bir eylem oldu mu emniyet güçlerinin tutumu hepimizin malumu. Geçen hafta İstanbul Üniversitesi Kampüsü'nde IŞİD aleyhinde afiş asan öğrencilerin üzerine yüzleri maskeli “Müslüman Gençlik” adlı bir grup saldırıyor. Saldırının ardından saldırganların okuldan ayrılırken bir fotoğrafı çekiliyor. Saldırganlar İETT otobüsüyle olay yerinden ayrılıyor. TV ekranlarında izledik hiç polis var mı? Bir kız bağırıyor: “Sol gruplar olsa müdahale ederdiniz, buna neden müdahale etmiyorsunuz?” Buradan orada polislerin olduğu anlaşılıyor. Neden müdahale edilmiyor? Edemezler. Sonra başlarına geleceği biliyorlar. Burası Türkiye, ABD değil. Burada iktidar korkusu ve yasaları geçerli.
Hani bazılarınız bana diyordu ya “Hoca, bak artık şehit haberleri gelmiyor, yoksa sen bunu mu istiyorsun? Ülkeye barış geldi.” Buna karşılık ben “Seçim bitsin, o zaman her şey ortaya çıkacak.” demiştim. Keşke haklı çıkmasaydım. Doğuya barış getireceğini ve PKK'yı değiştireceğini hayal edenlere ilk tokat Demokratik Toplum Kongresi'nin Diyarbakır'da açılması ile atılmıştı. Ama göz yumuldu. Aslında PKK, Öcalan'ın Türkiye'ye gelişinden sonra “Bağımsız Kürdistan” kuruluşundan vazgeçmişti. “Biz Kürt devleti istemiyoruz, demokrasi istiyoruz” demediler mi? Nasıl oldu da durma noktasına gelen terör yeniden azdı. Önce görüşmedik diye yalanlanan, sonra açıkça yapılan görüşmeler ile verilen tavizlerle bölgede kargaşa daha da arttı. 
Hani silahlar bırakılacak, PKK silahlarını bırakıp ülke dışına çıkacaktı? Hani PKK barış istiyordu, iktidar da akan kanı durduracaktı? Artık TV'lerde izlediğimiz PKK terörü haberleri halka normal geliyor. Çoğu olay basında yer almıyor. Oysa bölgeden gelen haberler hiç de iç açıcı, umut verici değil. Dağdaki terörist, artık şehre indi ve bölge halkının üzerindeki baskısını giderek arttırdı. Doğudan çekilip İzmir'de, İstanbul'da Ankara'da silahsız insanların üzerine sürülen polis, jandarma, akrep ve tomaların yokluğunda oralar artık tamamen PKK'ya teslim oldu. Bu gibi onlarca olayı hangi yandaş medya veriyor? Veremez, yayınlayamaz, çünkü iktidarın sansürü var. 
Askerler, çocuklar, okullara saldırılıp, öğretmenler kaçırılıyor. PKK, doğuda şehirlerarası yollarda denetime başlıyor. Kaymakamlık binalarına bombalı saldırı yapılıyor. Atatürk büstleri ateşe veriliyor. İlk silahlı eylemi yapan, sonra çatışmada öldürülen PKK'lı Mahsum Korkmaz'ın heykeli kaldırılınca olaylar çıkıyor. Bir kişi ölüyor, durumu protesto edenler okul bahçesindeki Türk bayrağını indirip Atatürk büstünü söküp götürüyor. Terör saldırısı illa askerin şehit olmasıyla sonuçlanan bir saldırı değildir. Terör saldırısı bunların hepsidir. Yol kesmek, kimlik kontrolü yapmak, şantiye basmak, işçi kaçırmaktır. Bunlara değil de iktidarın “şehit haberi gelmiyor çok şükür” dediğine inandığınız için terör bitmez. 
Gücü gençlere, öğretmen, memur ve işçilere yeten iktidarın müdahale emri olmayınca daha çok azılıyor: "PKK terör örgütleri listesinden çıkarılsın" “PKK örgütündekilere siyaset yapma hakkı” “Anadilde eğitim” “Kürt halkının özerk mi, federasyon mu, yoksa tam bağımsız mı? olacağına karar vermesi.” Ve son söz KCK yöneticisi Cemil Bayık'tan: “Ey­lül so­nu­na ka­dar adım atıl­ma­dı­ğı takdir­de sa­va­şı ye­ni­den baş­la­ta­cağız.” Neler oluyor, bilen anlatsın? Artık millet alıştı istikrar sürüyor. Her gün şehit. Bundan daha büyük istikrar olur mu? Haydi, hep beraber “Dombra” şarkısını söyleyelim. 
TV BAŞINDA YALNIZCA YANDAŞ MEDYAYI İZLEMEKLE GERÇEKLER BİLİNMİYOR. AZICIK DİĞER TV KANALLARINI DA İZLEYİN, LÜTFEN. UYANIN ARTIK. Saygılarımla, hoşça kalın.