24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ VESİLESİYLE CEPHE GAZETESİ BAŞ YAZARI ALİ TUTKU KAYTARAN’IN “ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN TARTIŞILIR KUTSİYETİ” İLE ALAKALI YAZDIĞI YAZI, BAZI SENDİKA ÜYESİ MEMURLARIN KAYTARAN’A HAKARET ETMESİ VE HEDEF GÖSTERMESİ SONUCUNU GETİRDİ.

Usta gazeteci Can Dündar’ın tutuklanmasının üzerinden henüz saatler bile geçmemişken bir basın özgürlüğü skandalı da İzmir’in Ödemiş ilçesinde yaşandı. Gazeteci yazar ve aynı zamanda Cephe Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Tutku Kaytaran’ın 24 Kasım 2015 gününde kaleme aldığı “Marangozlar Günü” isimli yazı, bazı sendika üyesi öğretmenler tarafından sinkaf, hakaret ve hedef gösterilmesi sonucunu beraberinde getirdi.

Ödemiş basın camiasında “Basın Özgürlüğüne Vurulmuş Bir Darbe” olarak nitelendirilen sözlü saldırılarda; Cephe Gazetesi yazarı Ali Tutku Kaytaran’ın kendisini yetiştiren ailesi, evladı, sahibi olduğu Cephe Gazetesi ve elbette şahsına edilen hakaret ve hedef göstermelerden bir basın mensubu olarak yıpratılmaya çalışıldığı bilgisi paylaşıldı.

ALİ TUTKU KAYTARAN NE YAZMIŞTI?

Sözü edilen ve bu çirkin eleştiri ile hakaretlerin sebebi olarak gösterilen yazıda Ali Tutku Kaytaran, öğretmenler gününün tartışılabilir kutsiyeti ile alakalı olarak felsefi boyutta bir yazı kaleme almış, Ödemiş ve Küçük Menderes Havzası’ndaki okurları ile paylaşmıştı.

Kaytaran, öğretmenlik mesleğinin eğer düzgün icra edilirse ancak her meslek kadar kutsal sayılabileceğini, günümüzde istisnai idealist öğretmenler haricinde kalan eğitimcilerin ilk dertlerinin öğrencilerini ulu önder Atatürk’ün açtığı yolda yetiştirmek değil, alacakları maaş olduğunu vurgulamıştı.

EĞİTİM SİSTEMİNİ ELEŞTİRMİŞTİ

Kaytaran, yazısında ayrıca eğitim sistemine de eleştiriler getirmiş ve “Neden bir Avrupalı evladını Türkiye’de okutmak istemez, ama bir Türk evladını Avrupa’da okutmak için kaynak arayışına girer?” sorusunu da sormuştu.

SENDİKALARIN EĞİTİM KALİTESİ İÇİN DEĞİL, SİYASİ VE İKTİSADİ HEDEFLER DOĞRULTUSUNDA EYLEMDE BULUNDUKLARI VURGUSU

Kaytaran’ın kaleme aldığı yazıdaki görüşleri ışığında bu sorunun cevabı düzensiz eğitim sistemi ve özensiz eğitimcilerden geçmekte. Eğitim kalitesinin düşüklüğünü, eğitimcilerin eğitim-öğretim kalitesini sorgulayarak işaret eden Kaytaran, ayrıca zaten kalitesi düşük olan eğitim sisteminin sendikaların daha yüksek maaş veya siyasi kaygılar sebebiyle eğitim-öğretim takvim yılı içerisinde defalarca ayaklanarak kesintiye uğratılmasını da eleştirmişti.

Son olarak “Öğretmenler Günü” gibi bir günün gereksizliğini savunan Kaytaran, öğretmenlerine hediye almaya gücü elvermeyen öğrenci ve velilerin her 24 Kasım günü sıkıntı yaşadıklarını dile getirmişti.

KONU TAMAMEN FELSEFİ BOYUTTA ELE ALINMIŞTI

Kendi kişisel görüşlerini hiçbir kurum veya kişiyi hedef göstermeden, düzgün bir üslup ile kaleme alan Ali Tutku Kaytaran, yazısında hiçbir argo veya sinkaflı kelime de kullanmamıştı. Ele aldığı olguyu felsefi olarak incelediğini ve kendi bireysel tecrübeleri ışığında çıkarımlarının bu olduğunu ifade eden Kaytaran, kendisine yapılan hakaret ve hedef göstermeye varan eleştirilere yanıt verdi.

“BU, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE VURULMUŞ BİR DARBEDİR”

Kendisine yapılan saldırıların temelde ve teoride tüm basın mensuplarına yapıldığı görüşünü savunan Kaytaran; “Bu ülkede birileri özerklik isterken bunun bir özgürlük olduğunu ifade edip savunanlar, bugün bir basın mensubunu fikirleri ve bireysel görüşleri nedeniyle hedef gösterip hakaretler yağdırarak, gerçekte ne kadar özgürlükçü olduklarını tüm kamuoyuna ifade etmiş oldular. Kullanılan üslup ise karakter kalitelerini ortaya koymaktadır. Çocuklarımızı işte bu hakaretleri edebilen ve üslubu bu olan kişilere emanet ediyoruz. Bu, ayrıca özgür basına vurulmuş  bir darbedir de” ifadelerini kullandı.

66 yıllık Cephe Gazetesi’nin darbe dönemlerinde dahi bu denli düzeysiz saldırılar ile karşı karşıya kalmadığını hatırlatan Ali Tutku Kaytaran, konu ile alakalı bir basın açıklamasında bulundu. Kaytaran, kendisine, ailesine ve kurumuna karşı yapılan hakaret ve saldırılar ile alakalı olarak şu ifadeleri kullandı:

“CAN DÜNDAR’IN HAPİSTE OLDUĞUNU BİLMEK ACI VERİCİ”

“Öncelikle usta gazeteci büyüğümüz Can Dündar’ın haklı veya haksız, her ne sebep ile olursa olsun demir parmaklıklar arkasında olduğunu düşünmek bile acı verici. Kamunun haber alma hürriyetinin bağımsızlığını fiilen tehdit eden bu unsur karşısında ülkemizin zedelenen imajı da cabası olsa gerek. ”

“BİZ DE BİR NEVİ AYNISINI YAŞADIK”

“24 Kasım Öğretmenler Günü sayımızda kaleme aldığım bir yazı ve arkasından yapılan hakaret ve hedef gösterme içeren paylaşımlarla alakalı olarak bu basın açıklamasını yapma gereği duyuyorum. Amacım kesinlikle bu meseleyi kişiselleştirmek değildir. Bu yapılan eylemleri, tıpkı gazeteci yazar Ahmet Hakan’a yapılan saldırı gibi yorumluyorum. Birisine fiziki şiddet uygulamak ile psikolojik şiddet uygulamak arasında herhangi keskin bir fark göremiyorum.  Bir gazeteciyi düşünce ve beyan ettiği fikirleri yüzünden vefat etmiş ailesine, 3 yaşındaki çocuğuna, gönülden ifa ettiği gazetecilik mesleğinin sığınağı olan kurumuna hakaret ederek, hedef göstererek,  toplum önünde herkese açık bir biçimde aşağılayarak veya bunlara çanak tutacak paylaşımları yaparak cezalandırmaya çalışmak her ne kadar seviyesiz bir yaklaşım olsa dahi; bu durum o gazetecinin görevini daha iyi, daha yürekten ve daha özverili bir biçimde ifa etmesi için bir şevk kaynağı olmaktan öteye gidemeyecektir. Bu, tıpkı gazeteci usta Can Dündar’ın demir parmaklıklar arkasına girerken ‘Bizim için şeref madalyasıdır’ demesi gibi bir hadisedir.”

“EĞİTİMCİLERİMİZDEN DÜZGÜN ÜSLUP VE SEVİYE BEKLENTİMİZ KARŞILIKSIZ KALMIŞTIR”

“Konuyu gayet açık bir dille ele aldığımı düşünüyorum. İdealist ve başarılı öğretmenlerin birer sanatkar olduklarını, eğitimciliğin bir gönül ve sevda işi olduğunu vurguladığım yazımda elbette eğitim sistemine ve eğitimcilere eleştiriler getirdim. Bunlar tamamen şahsi kanaat ve çıkarımlarımdır. Ve tekrarlıyorum, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün günümüz eğitim sistemi ve eğitimcilerin sunduğu eğitim-öğretim kalitesi sebebiyle kemiklerinin sızladığını düşünüyorum. Bu yazım ile alakalı olarak birçok öğretmenden tebrik almışlığım da vardır. Amacımız tebrik toplamak değil, düşüncelerimizi okurlarımız ile kamuoyu paylaşmak. Eleştirilere de açığız. Ama ortada bir eleştiri yok. Söylediğim sözleri, kaleme aldığım düşünceleri çürüten bir tez yok ortada. Sadece bol bol hakaret, sinkaflı cümleler ve aileme kadar uzanan hedef göstermeler ile karşı karşıyayım. Ve ne yazık ki bu paylaşımlarda bulunanlar, tıpkı yazımda da belirttiğim üzere bazı sendika üyesi eğitimciler. Kelime dağarcıkları, karşısında oldukları görüşe hakaretten öte eleştiri getirmeye muktedir olmayan, her fırsatta toplanıp, enerjilerini esas görevleri olan insan yetiştirmek noktasında harcamak yerine siyasi açıklama yapmaktan buna vakit bulamayan birkaç kişinin düzeysizliği yüzünden bu saygısızlığı tüm camiaya ve sendika kuruluşlarına mal etmenin doğru olmadığının bilincindeyim.”

“GERÇEK YÜZLERİNİ GÖRMÜŞ VE TANIMIŞ OLDUK”

“Her fırsatta basın özgürlüğü kisvesi altında toplanıp eylem yapan bu bahsettiğim sözde eğitim gönüllüleri, aslında bu hadise ile gerçek yüzlerini ortaya koyarak, belki de ‘Basın özgürlüğünü kendi işlerine geldiği sürece savundukları’ tezimizi de kuvvetlendirmiş oldular. Kendilerine bizleri haksız çıkartmadıkları için acı bir teşekkür borcumuz olduğunu düşünüyorum.  Biz gazeteciler, düşünürler, aydınlar ve yazarlar sistemde noksan görülenleri kaleme almak ve bu görüşleri haykırmak için yaratılmış insanlarız. Yeri geldiğinde hükümeti, yeri geldiğinde muhalefeti, yeri geldiğinde ekonomiyi ve elbette ki her şeyin başı olan eğitim sistemini ve sistemin uygulayıcılarını; hedef göstermeden, belirli bir üslup ve saygı kuralları çerçevesinde eleştirmek bizim en doğal hakkımızdır. Bizler, yüzyıllardır bir şeyleri eleştiriyor olmasaydık, bugün halen tekke ve zaviyelerde eğitim-öğretim yapılıyor olmaz mıydı?”

“HUKUKİ HAKLARIMIZ SAKLIDIR”

“Aslına bakarsanız biz gazeteciler tehdit, hakaret ve hedef göstermeye çok açık bir meslek icra ediyoruz. Hatta bazı noktalarda eleştirilerin dozu kaçsa dahi, anlayışlı olmak ve topluma mal olan bir iş yaptığımızdan mütevellit hoşgörülü olmak durumundayız. Ancak, konu dışına çıkılarak durum kişiselleştirildiğinde bu şekilde davranmak bizim için de kolay olmamaktadır. Bu sebepten ötürü, basın camiası adına yaşadığım bu tatsız hadisenin gerek kendim, gerek kurumumuz, gerekse tüm basın emekçisi meslektaşlarımız adına takipçisi olacağımı kamuoyu ile paylaşmak isterim. Elbette hukuki haklarımızın saklı olduğunu da hatırlatmak isterim. Açıklamamı, daha aydınlık, daha özgürlükçü ve fikirlerin barbarca saldırıya uğramadığı bir Türkiye hayalini tüm meslektaşlarım ile paylaşmaktan gurur duyduğumu ifade ederek noktalamak istiyorum.”

HABER: ÖZLEM YAMANTÜRK (Cephe Gazetesi)

SOSYAL MEDYA HESABINDA PAYLAŞILAN KÖŞE YAZISI...


Editör: Haber Merkezi