RÖPORTAJ: DİLEK AYVALI/KAYNAK: KENT VİZYON DERGİSİ
Mesas Mimarlık, proje alanında Mimari, Restorasyon, Peyzaj ve İç Mekân Tasarımı disiplinlerinde eğitimlerini tamamlamış takım arkadaşları ile çalışıyor. Mesas Mimarlık, mimari tasarımlarında ve uygulamalarında güncel malzeme ve trendlerin takibi ve özgün tasarımlarla müşterilerine hizmet veriyor.

Şirketin kurucusu Mimar Saadet Şengök ile çalışma alanları, restorasyon ve kentsel dönüşümü konuştuk.

Hangi alanlarda çalışmalar yapıyorsunuz?
Mimarı tasarım, konsept proje, 3 boyutlu modelleme, kontrol ve teknik uygulama sorumluluğu, şantiye şefliği ve eski eser projeleri yapıyoruz. Eski eserler için rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini de uluslararası koruma yaklaşımları ışığında, günümüz ihtiyaçlarını gözeterek hazırlıyor,  gerekli tüm izinlerin alınarak projenin uygulanmasını sağlıyoruz. Ayrıca plan tadilatı ve kentsel tasarım konusunda da partner ofislerimiz ile birlikte hazırladığımız plan tadilatı teklifleri ile parsellerin yeniden fonksiyonlandırılmasını gerçekleştiriyoruz.  

Genç bir mimar olarak karşılaştığınız sorunlar ya da mesleki alanda anlaşılmadığınızı düşündüğünüz konular nelerdir?

Aslında ofisimi kurduğumda çok fazla genç mimar yoktu. Bu konuda biraz cesurca yola çıktım. Çünkü mimarlık biraz ustalık ve birikim beklenen bir alandır. “40 yaşına kadar çalışalım, sonra kendi işimizi yapalım” anlayışı hâkimdir. Ben farklı düşünüp gençlerin de sorumluluk alarak bazı şeyler üretebileceğini düşünerek, çok fazla rastlamadığımız genç ofislerden birini açtım. Ofis açan genç mimarların sayısı benden sonra daha da arttı. Kurulduğumuz günden bu yana her zaman bana güç verecek danışmanlarla hareket ettim.  Bunlar kimi zaman KTÜ’den hocalarım oldu, kimi zaman da işimi tamamlayacak inşaat mühendisleri, şehir plancıları ve peyzaj mimarlarıydı. İşi onlarla birlikte yürüttüğüm için daha bütüncül projeler hazırlama şansımız oldu.

Mesleğin gerektirdiği teknik tecrübe konusu oldukça önemli.  Bunu araştırmayla belli bir noktaya kadar aşabiliyorsunuz.  Uygulanabilir bir proje oluşturmak için deneyimlemek ve yeterince araştırmaya son derece önem veriyorum.  Proje tamamlanıp uygulama aşamasına gelindikten sonra uygulamayı deneyimleme şansı ortaya çıkıyor. Bu noktada da uygulamalarımı sıkı bir şekilde takip ediyorum. Teknik dezavantajları böylece aşmış oluyoruz.

Tire'de gerçekleştirilen bazı restorasyon çalışmalarında görev aldığınızı biliyoruz. Bu alanda yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bedesten restorasyonunda çalıştım ve hale restorasyonu devam eden Kutu Han ve Arasta restorasyonunda şantiye şefliğimde sürüyor. Öte yandan Hisarlık Camii restorasyonunda da şantiye şefiyim. Tire’de son dönemde kentin önemli tarihi yapıları ayağa kaldırıldı.Bu beni çok mutlu eden bir durum. Restorasyonu tamamlanan Bizans yapısı Bedesten pek çok sergiye ev sahipliği yaparak yaşıyor. Kutuhan restorasyonu bittikten sonra da çok güzwl işleyen bir mekan olacaktır.Önemli olan da eseri yaşatmaktır. Tire’de daha pek çok önemli yapı sırayla restore edilmeye devam edecek. Ve bu mekanlar bir bir yaşayan mekanlar olacaktır. Bu durum Tire’nin tarih turizmine önemli katkı sağlayacaktır.

Tire’deki yeni yapılar ile tarihi yapılar arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

Eski yapıları incelediğimizde atalarımızın gittikleri her yerde insanlığa hizmet etmek amacıyla hanlar, hamamlar, köprüler, kervansaraylar, camiler yaptıklarını, yüzyıllar sonrasında bile eşi benzeri olmayan eserler niteliğinde korunduklarını görüyoruz. Bir mimar olarak bu mirası günümüzde yaşatmak, bu modernleşme sürecinde eski değerleri kaybetmemek için aynı anlayışla eserler üretmek mesleki hayalim. Ancak yeni yapılarda maalesef mimari özellikten bahsedemiyoruz. Tire’deki tarihi yapılarda kullanılan kemerli pencereler, büyük kapıları, merdivenleri günümüz binalarında görmüyoruz. Ya eskiye benzetme yapılıyor ya da düz binalar yapılıyor. Oysa bugün yapılan her bina gelecek yüzyıla bugünün insanı ile ilgili izler bırakacaksa, günümüz mimarisi gösteriyor ki gelenekler ve kültür ile ilgili bir bilgi aktarımı olmayacak. Bu durumda beni oldukça üzmektedir...

Size göre Tire’deki inşaat ve yapı sektörünün sorunları nelerdir?

Sektördeki yapı sorununu değerlendirecek olursak maalesef kimliksiz yapılar gün geçtikçe artmakta. Projenin özgünlüğü ve bölgeye uyumu çok önemli. Maalesef sektörde yapılan işler parsel bazında değerlendiriliyor. Oysaki projenin konumlandığı bölge bir bütün olarak değerlendirilmeli. Özgünlük mimarın piyasadaki statüsü için önem kazanırken, konumlandığı bölgeye uyum ise projeye artı değer katıyor.  

Kamudaki görevimde gözlemlediklerim burada devreye giriyor. Projelendirme sürecinde maalesef uymamız gereken yönetmelikler ve yapılması düşünülen projelerin örtüşmemesi en önemli problem. Projelendirilme aşamasında yönetmeliklere uyulmadan şekillenen projeler, belediyedeki kontrollerde önemli ölçüde revize oluyor. Piyasadaki bir çok mimar yönetmeliklere tam olarak hakim olamıyor maalesef. Gerek yönetmeliklerin değişmesi gerekse farklı birimlerde farklı yorumların yapılması beni ve meslektaşlarımı zorluyor. Dolayısıyla revizyonlar nedeni ile belediye onay süreci ciddi anlamda uzayabiliyor.  Biz genellikle proje aşamasında ve onay sürecinde sıkıntı çıkmaması için işvereni doğru olarak yönlendirmeye çalışıyorum ki,  zamanlama sürecinde bir aksilik yaşanmasın.  Çünkü son yıllarda yönetmeliklerin uygulama şeklindeki belirsizlikler, ne yazık ki,  yapılacak işleri çok etkiliyor.  

Bunlara rağmen hem mimari projelendirme hem uygulamacı olarak Tire başta olmak üzere birçok ilçe ve şehir de bir çok güzel işe imza attık. Mimarlık çok girdileri olan bir meslek. Tasarım süreci kadar yapının uygulama aşamalarının da doğru bir şekilde planlanması gerekiyor. Ayrıca malzeme ve detay bilgisi de bu aşamada devreye giriyor. Doğru bir proje ve yapım yönetimi ile birlikte projelendirme yapmaya çalışıyoruz. Tabii ki işverenin de tutumu çok önemli. Mimara güven ve yeniliklere açık olması başlıca beklentilerimiz arasında oluyor.

Tire’deki mimari uygulamaların şehre uygun bir tarz yakaladığını yada mimarların kendi tarzlarını tire de hayata geçirebildiğini düşünüyor musunuz?
Şehir ölçeğinde master plana uymayan projelerin bir anda gündeme gelmesi, kentle entegrasyonu düşünülmeden yapılan arazi seçimleri ve bu arazilere kentin bütünü düşünülmeden verilen fonksiyonlar ve yoğunluk atamaları temel bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Yapı ölçeğinde ise, mimarın çok görünür olduğu, emeğine ve görgüsüne önem verilerek dâhil edildiği projeler görüyoruz. Ancak bu projeler bir bütün içerisinde objeleşiyorlar. Çünkü entegrasyon sağlanamıyor. Kentte birtakım yoğunluk noktaları oluşturuluyor. Yoğunluk kaldırmayacak bir bölgeye yoğun bir proje entegre ettiğiniz zaman projenin kendisinin iyi olması o alan için uygun çözüm oluşturmuyor.

İlçemizdeki  kentsel dönüşüm gündemiyle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Çok sevdiğim bir anlatım var bununla ilgili, “Kentsel dönüşüm demek gayrimenkul geliştirme demek değildir. Kentsel dönüşüm, aynı zamanda kentin belli bir parçasının yeniden ele alınıp yeni koşullara göre tüm o çevrede yaşayanlar için de değerlendirilmesi demek.” Türkiye’de böyle yaklaşılmadığı için şu an iyi işlediğini söylemek zor. Yasaların olumlu sonuçlar alacak şekilde düzenlenmesi son derece önemli. Ancak bu konuda ülke olarak yeniyiz biraz. Bu yüzden iyi örnek söylemek zor görünüyor. Bu konunun yalnızca yatırımcılar tarafından değil, bütün paydaşlar tarafından daha çok tartışılması gerekiyor sanıyorum. O paydaşlar arasında sadece yatırımcı olmamalı. Ayrıca bu konunun yalnızca mimarlık ölçeğinde bir mesele olmadığının farkında olarak, mimar ve kullanıcının ötesinde kent planlaması, kent ulaşımı, ekonomi gibi farklı disiplinlerden pek çok uzmanın aslında o masada paydaş olarak oturması gerekiyor. Mesela belediyelerin desteklediği bazı projelerde farklı disiplinlerde insanlar aynı masaya getirilmeye çalışılıyor. Bu açıdan ufak da olsa bir farkındalık olduğunu düşünüyorum. Aslında böyle bir yasanın olması bir bakıma şans. İyi kullanılabilirse çok daha kaliteli mahalleler ve şehirler ortaya çıkabilir.

MESAS mimarlık olarak sektörel hedefleriniz nelerdir ?

Makro ölçekli bir yol haritası üzerinden yoluna devam eden birisi değilim. Ama elbette belli hedeflerim var. Proje hacmini genişletmeyi hedeflemiyorum dersem inandırıcı olmaz sanırım. Kalabalık ve detaylarla tam olarak ilgilenebilen bir ofis kurulumu için belli adımlar atmaya başladım.  Bu durum beni gelecek için umutlandırıyor. Yeni başlayan ofisler için yapılan ilk uygulama çizimleri ya da saha imalatlarına gösterilmesi gereken ehemmiyet, bu işteki en önemli aşamalardan biridir.  Çünkü bir sonraki projeniz için en güvenilir referanslar sizin daha öncesinde kendi tasarlayıp uyguladığınız işler oluyor. Genç bir mimar olarak sektörün beklentilerini  sorgulamakla kalmayıp, aynı zamanda da daha fazla anlamaya çalışarak uyguladığımız projelerdeki  mekansal düzene yansıtabilmek temel hedeflerimizdendir. İnanıyorum ki, her geçen gün sektörel ihtiyaçlara daha ayrıntılı cevaplar verebilecek adımları kısa sürede atmış olacağız.

Bizim dergimiz aslında yoğunluklu olarak inşaat sektörüne hitap eden bir dergi. İnşaat sektörüne ne söylemek istersiniz?
Yatırımcıyla mimarın aynı tarafta ve birlikte hareket ettiğini unutmamak gerekiyor. Kente karşı daha fazla sorumluluğumuzun olduğunu artık herkesin anlayacağı, işin  sadece gayrimenkulü son kullanıcıya satmakla bitmediğinin anlatılacağı ve herkesin söz söyleyebileceği bir platforma ilçemizde ihtiyacımız vardı. Böyle bir derginin bu ihtiyaca yönelik büyük bir katkı sağlayacağına inanıyor ve başarılar diliyorum.

Editör: Haber Merkezi