Haber: Dilek Ayvalı

Üzerinde sıkça durulması gereken bir konu olan “kente karşı suç” kavramının yeterince bilinmediğini söyleyen Mimar Nihat Koç, Türkiye’nin temel sorununun yeni yasalar yapmaktan çok mevcut yasaları uygulamakla ilgili olduğunu ifade etti. Tarihi eserlere karşı ülkemizde yaşanan ilgisizlik ve duyarsızlığın şehircilik anlayışında büyük bir yıkıma neden olduğunu hatırlatan Koç, şehircilikte yapılanmayı dar bir merkeze hapsederek, kültürel izleri yok eden sürecin temel sorumlusunun yerel yönetimlerde olduğunu vurguladı.

OTOMOBİL VE KENT ARASINDA TERCİH YAPMALIYIZ

Türkiye’de korumacılık ve şehircilik kavramlarının Atatürk ile başladığını ifade eden Nihat koç, “şehircilik tarihsel ve doğal mirası koruyarak, şehrin imar edilmesi anlamına gelir. Atalarımızın bize bıraktığı mirası korumadan uygar olmamız mümkün değildir. Bu önceliği unutmamız halinde gelecek kuşakların varlığından bir şeyler koparıp atıyoruz demektir. Batıda Aydınlanma süreci ile başlayan bu anlayış, bu gün Unesco’nun hedeflediği amaçlar doğrultusunda sürdürülmek istenmektedir. Yani kültürel sürekliliğin devam etmesi kimlikli bir toplum yaratılmasında temel etkendir. Bu nedenle tarihsel değerlerimizi koruyarak, kirletilmemiş sağlıklı bir çevre, kente saygılı ulaşım olanakları ve kaliteli bir mimari çevre oluşturmak zorundayız. Avrupa Kentsel mirasının birinci ilkesi tarihsel mirası korumaktır. Ülkemizin de altında imzası bulunan Avrupa Kentsel şartın başlıca ilkelerinden biri otomobille kent arasında bir seçim yapmak gerektiği üzerinedir. Otomobilin kenti öldürdüğünü farketmek zorundayız. Kent yapılaşmalarında daha çok yayalaşmadan yana olmak durumundayız.”şeklinde konuştu.

TARİHSEL DEĞERLER, TOPLUMSAL BELLEĞİ OLUŞTURUR

Paha biçilemez değerdeki tarihsel mimari yapıların  ortadan kalkması ya da kentleşme içinde tahrip edilmesinin kültürel ve siyasal yozlaşmanın en önemli göstergesi olduğunu vurgulayan Nihat Koç, bu durumun aynı zamanda vatan millet duygularının ve yurttaşlık bilincinin yitirilmesi anlamına geldiğini söyleyerek, “Sırplar’ın Mostar şehrinde ilk önce Mostar köprüsünü bombalamasından, ortadoğudaki savaşlarda ilk olarak müzelerin, tarihi yapıların hedef alınmasından anlıyoruz ki emperyalizm her zaman ilk olarak toplumsal belleği hedef alır. Toplumsal belleği yok ederseniz o toplumu kolayca esir alabilirsiniz“ dedi.

KENT KONSEYİ KURULMALIDIR

Tarihsel ve kültürel mirasın korunmasında temel ilkelerin, baskıcı olmayan özgürlükçü ve demokratik bir yaklaşım, emir veren değil ortam hazırlayan bir kamu, ayrımcı değil farklılıkları koruyan yöntemler, merkeziyetçi değil ademi merkeziyetçi bir anlayış ve kişiler yerine projelere destek sağlayan bir özendirme olduğunu sözlerine ekleyen Mimar Nhat Koç, “Biz ülke ve ilçe olarak bu değerlerin neresindeyiz ona bakmalıyız. Yerel yönetimlerimiz bu anlayışa sahip mi? Kentlerin de insanlar gibi bir kimliği vardır. Yerel yönetimler bu kimliği yalnız başına koruyup geliştiremezler. Bunun için o kentte oturan insanların ortak katılımı gerekir. Belediye kanununun 13. maddesi hemşehri hukukundan bahseder. Bu kentte oturanlar bu kentin yönetimine katılma hakkına sahiptirler. Belediyeler kent kimliğini koruyan, yaratan ve geliştiren tüm çabalara destek olmalıdırlar. Konuşan paylaşan ve geleceğe yöne veren bir kent yaratmalıyız. Bu anlamda Tireliler yerel yönetimlerle daha fazla iletişim içinde olmalıdır . Bunun için de  Tire Kent konseyinin kurulması ve çalıştırılması çok önemlidir. 

TİRE'Yİ MARKA KENT YAPMAYI KONUŞMALIYIZ

“Ama ne yazık ki, çeşitli nedenlerle taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarımıza sahip çıkamıyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Koç, “Bir müze kent olma potansiyeline sahip şehrimizin taşınmaz kültür varlıkları birer birer yok oluyor. Oysa bizler Tireyi bir dünya kenti yapmayı planlamalıyız. 21 yüzyılın marka kentleri arasındaki yerimizi almayı konuşmalıyız. Belediyenin görev kentte yaşamanın hazzını ve gururunu insana sunmak olmalıdır” şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi