Bilirsiniz, daha doğrusu sağlıkçılar biraz daha iyi bilir; vücudumuzda çok sayıda mikroorganizmalar vardır. Bunlara kısaca, hakaret etmek gibi de olmasın ama, “mikrop” deriz. Bunların yazar yerindeki gerçek adları “bakteri”dir, “mantar”dır, “virüs”tür.
                Mikroplar da türlü türlüdür. Kimileri ne olduğunu gösterir, “Ben zararlıyım!” diye bağıra bağıra gelir. Böylelerinde sorun yoktur, bunlar için özel ilaçlar (antibiyotik, antimikotik) kullanılır, vücut sağlığına kavuşur.  
                Bir ikincisi, vücuda hiçbir zararı olmayan, hatta yararı bile olabilen türlerdir. Bunlar  konumuzla doğrudan ilgili değil.
                Asıl dikkat edilmesi gereke üçüncü türdür. Yani sinsi tür. Bu türler, vücudun sağlıklı olduğu zamanlarda hiç fark edilmez. Zararsız ikinci tür gibi yaşamını sürdürür gider.  Amaa! Ne zaman ki vücudun direnci düştü, zayıfladı birinci gruptaki hastalık yapıcı mikroplar gibi vücudu kemirmeye başlarlar.
                 İşte bunlara fırsatçı hastalık etkeni anlamında, “Fırsatçı patojen” derler. Asıl patojen mikroplardan önce onlar saldırır.
                                                                       …
                 Şimdi nerden çıktı bu mikrobiyolojik laflar diyorsunuzdur.
                 Çıkar; çünkü insan anatomisi, tıpkı ülkelerin yapısı gibidir. Çalışma sistemleri  de birbirlerine benzer. Ülkelerin de önlem alınması gereken (zararlı mikroplar gibi) açık açık düşmanları vardır. Bunlara karşı gerekli savunma mekanizmalarını oluşturur, silahlanırlar…
                 Yine kendi içinde hiçbir zararı olmayan, hatta yararları bile olan azınlıkları olabilir.
                 Evet, geldik ülkelerin fırsatçı patojen ögelerine:
                 Kimi ülkelerde fırsatçı patojen karakterli, etnik ya da dinsel kökene dayalı ögeler bulunabilir. Bunlar ülkelerin/devletlerin güçlü olduğu dönemlerde hiç fark edilmezler. Ne zaman ki o ülke zayıfladı, bunlar başlarlar zıplamaya. Her yerde baş ağrıtırlar. Kendileri tek başlarına bir şey yapamadılar mı? Hiç önemli değil. Bu kez de, patojen/düşman güçlerle işbirliği yaparlar.
                 İçlerinde düşman/patojen komutanının kucağında gezip, oradan insanlara tokat atanına, nanik yapanına bile rastlanmıştır.
                Bunlara karşı ülkelerin hep güçlü olmaktan başka çaresi yoktur.
                                                                                   …
 Nerden alkıma geldi bu, “Fırsatçı Patojenler” şimdi?
  Şundan; alimallah bu fırsatçı patojenler, bir ülkenin yönetimini ele geçirse; o ülkenin ne rejimi kalır, ne egemenliği, ne toprak bütünlüğü, ne demokrasisi, ne yer altı yerüstü zenginlikleri, ne Ordu’nun Dereleri, ne ormanları, ne insan onuru …hiç bir şeyi kalmaz.
    Yurdumuzu - ulusumuzu “Fırsatçı Patojenler” den koru yarabbi…