Üniversite Sınavları ve Sonuçları tamamlandı. Puanlarına göre gençlerimiz 18 Temmuza kadar tercihlerini yapacak ve inşallah gönüllerindeki okullara kayıtlarını yaptıracaklar. Üniversite Gençliğine başarılar dilerim.

Yukarıdaki başlığın bir hikâyesi var. Hayli uzun yıllar önce malûm pek okuyan yoktu. Yeni Üniversiteler 1970’li yıllarda Adalet Partisi Döneminde Milli Eğitim Bakanı olan Prof. Dr.

Orhan Oğuz 1978 de Eskişehir, 1982 de Marmara Üniversitesi’ni kurmuş bu Üniversitelerin Rektör’lük görevini de yapmıştır. Pek çok Üniversite’nin kuruluşuna öncülük etmiştir. Gelelim başlığa.

“Fakülteli Okan” yazısı Ödemiş-İzmir çalışan bir Otobüsün arka tamponunda yazılı olarak uzun yıllar hep dikkatimizi çekmiştir. Otobüs Okan Can kardeşimize aitti ve kendisi çalışırdı. Demek ki hem çalışıp hem tahsiline devam ediyordu.

Gelelim önümüzdeki yıllarda Fakülteli olacak evlâtlarımızı ilgilendiren konuya. Aslında tüm gençliği ilgilendiren bir konu olmalı. ( Geziciler huu ! )

İnsan unsurunu göz ardı eden ÖSYM Sınavları… Başörtülü öğrencilerin karşısında bir engel olarak yıllardır durarak bir insanlık suçu işleyen ÖSYM’nin bilmediğimiz daha ne katı kuralları varmış.

Bilirsiniz Nisan-Haziran aylarında ÖSYM Sınavları yapılır ülkemizde. Sayıları milyonu çoktan aşmış çocuğumuz bu sınavlara bin bir güçlükle hazırlanır, istikballerini belirleyecek iki üç günlük sınavlarla geleceklerine yönelirler.

Günümüz insanının ÖSYM ile kendisi, çocuğu, torunu veya yeğeni vesilesiyle mutlaka bir ilgisi, bilgisi olmuştur.

İşte hemen her ailenin mutlak bir yakını bu sınavlarda ter dökmüştür. Gelecekte de dökecektir. Erdoğan Teziç (ÖSYM. Eski Başkanı) dönemimde konulan bu yasaklardan sadece utanç verici birini sizlere anlatacağım.

ÖSYM’nin “Sınava Giriş Koşulları”nı belirleyen yönetmeliğinde bir madde var ki evlere şenlik.

14 Maddeden oluşan yönetmelikteki her maddeyi; güvenlik der, önlen denir bir şekilde anlayabiliriz. Ancak 10. Madde Ğ. Bölümündeki “Sınav sırasında Sağlık Kurulu Raporu ile tuvalet ihtiyacını karşılamak zorunda olan adaylar hariç, her ne sebeple olursa olsun adaylar tuvalet ihtiyacını karşılamak için salondan çıkamaz, salondan çıkarsa yeniden sınav salonuna giremez!” diye bir bölüm var ki; irkilmemek elde değil.

Hiçbir açıklaması olamayacak bir durum. Hele siz siyasiler, akiller, isimlerinin önünde birçok ünvanı barındıran akademisyenler, bürokratlar! Sözüm sizleredir. İnsanı ön plânda sayan Anayasa’dan bahsedeceksiniz, Yeni Türkiye diyeceksiniz sonra kalkıp “insani bir ihtiyacı gidermek için doktor raporu” isteyeceksiniz. Doktor Raporu getiremeyen genç, ya kendini kontrol edecek ya da bir yıllık emeğini “bir tuvalet“ ihtiyacına heba edecek!

Akıl alır gibi değil. Gazetelerde, TV’lerde her yıl sınava giren gençlerin haberleri yapılıyor.

Sınava girdikleri okullarda sıraların başlarında “kaygılı, endişeli, ürkek“ halleri fotoğraflanıyor.

Bu güne kadar Üniversite Sınavları ile ilgili gazetelere yansıyan; bir tek gülümseyen gencin resmine rastlamadım. Kaygıyla, endişeyle girdikleri sınavdan gözyaşlarıyla çıkıyorlar.

Sonrasında; “bayılan, stresle kusan, tansiyonu düşen, çıkan, kalp krizi geçirip ölen, hastaneye kaldırılan” gençlerin haberlerini çokça okumuşsunuzdur.

Yazık! Gerçekten yazık. 40-50 yıldır gençliğimizin çektiği çileye bakınız! Yeni Anayasa girişimleri; Cemil Çiçek’in büyük gayreti ile insan hakları için bizleri ümitlendirdiği bu günlerde “ tuvalet ihtiyacı “ için doktor raporu istenmemeli artık insanımızdan. En azından insan hakları bağlamında.

Bizim kuşağımız “vatandaşına” hiçbir şekilde güvenmeyen ceberrut devlet anlayışından çok çekti. Çocuklarımıza statükocu devlet anlayışının temsilcisi bürokrasinin de değiştiğini söylerken “tuvaletin geldiği zaman tut çocuğum” devlet böyle istiyor diyemeyiz.

Bu yasağı getirenler utanmıyorsa, çocuğumuza sınıfın ortasına yapmaktan sen de utanma mı diyeceğiz?

Sınavlar bitti demeyin. Sınavlar bu yılki gençlerimiz için bitti. Ancak önümüzdeki yıl sınava girecekler için bitmedi. ÖSYM derhal bu ayıbı düzeltmeli ve gençlerimizden özür dilemeli.

Kim bilir konu ile ilgili insanımızda ne hikâyeler vardır hem de trajikomik.

Yarış atı gibi gördüğümüz gençlerimize ilişkin olarak en azından artık seneye “ pet şişeli “ haberler görmek istemiyoruz. Bu gençler bizim gençlerimiz.

Şimdi Gezicilere bir çift sözüm var. Şımarık saçma talepleriniz olan, 3. köprüye hayır!, yeni havaalanına hayır!, Kanal İstanbul’a hayır! gibi taleplerinden daha önemli bir sorun değil mi değindiğim konu? Sizler bu tür aksaklıkları da dile getirmelisiniz.

Saygılarımla.