Gazetecilik ciddi bir iştir. Elbette pek çok meslek ve meşgale için de bu söz söylenebilir. Ancak gazetecilik, gazetecilik faaliyetini yürütenlerden çok toplumun geneli üzerinde netice verdiğinden diğer pek çok mesleğe göre daha ciddi bir iştir.
Gazeteciliğin evrensel kuralları vardır, etik kuralları da. Birçoğu herkesçe malum bu kurallar gazeteciliğin iskeletini oluşturur. Prof. Dr. Atilla Girgin’in gazeteci ve gazetecilik tanımı konuyu güzel ifade ediyor; “Gazeteci, mesleki uygulamalarının her aşamasında, eylemciliğe girişmeden, yandaşlığa ya da karşıtlığa kalkışmadan, yalnızca gözlemci ve olay tanığı olduğunu asla unutmamalıdır. Gazetecinin temel görevi, olayları gerçek, açık ve dürüst bir biçimde betimlerken, habere konu olan bireye (bireylere) ve onun (onların) yakınlarına yönelik yarar ya da zararla, toplumun, dünyanın gerçek yüzünü görüp öğrenme gereksinimini dengelemektir. Bu denge de, meslek etiği ilkeleri çerçevesinde, bilgi aktarma ve örnek olma ölçütleri özenle değerlendirilerek kurulmalıdır.”
Gazeteci tarafsız olmalıdır, dürüst olmalıdır, cesur olmalıdır…vs. vs. Ama biraz da dikkatli olmalıdır. Ağzından, kaleminden, klavyesinden ve dizgisinden çıkana çok ama çok dikkat etmelidir. Gazetecinin bu konuda hata yapma lüksü ise hiç yoktur. Çünkü kelimeler gazetecinin silahıdır, büyüsüdür. Silah bozulur da hedef şaşarsa felaket olur, büyü bozulursa kelimelerin hiçbir anlamı kalmaz.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri kuşkusuz PKK denilen terör örgütü ve bu örgütün ülkemizde yaptıklarıdır. Bu örgütün eylemleriyle şehit olan güvenlik güçlerimiz ve vatandaşlarımız da maalesef bu yaşananlarla sık sık yazılı ve görsel basında yer almakta.
Son olarak Hakkari Çukurca Karataş Karakolu’na yapılan saldırıda bir jandarma uzman çavuşumuz maalesef şehit oldu. Bu haber de elbette yazılı ve görsel basında yer aldı. Şehidimiz daha önce Ödemiş’te görev aldığı için Ödemiş’te bulunan bir yerel gazetede bu haber “Ödemiş’ten tayin olduğu Hakkari’de şehit düştü” başlığıyla manşetten verildi. Şehit uzman çavuşun haberinin içeriğinde 2 askerin yaralandığı belirtilirken gözlerime inanamadığım bir ifade adeta kanımı dondurdu : “14 PKK’lının şehit (!) olduğu ifade edildi…” . Aynı satırları tekrar tekrar okudum. Yanlış okumamıştım PKK’lılar için şehit sıfatı kullanılıyordu. Nasıl böyle bir rezaleti baş sayfaya taşıyabiliyorlardı, anlam veremedim. Bu leşlere kasden şehit dendiğini sanmıyorum. İyi de böyle hata yapılır mı? Bu nasıl bir dikkatsizliktir? Devletin resmi yayın organlarıyla hükümet yanlısı bazı basın yayın organları bu leşler için “etkisiz hale getirildi” (o da ne demekse? Basbayağı adamlar gebermiş, ne etkisiz hali?) ifadesini kullanmaları bile tuhafıma gidiyorken yerel bir gazetede herkese nasip olmayacak “şehitlik” payesinin teröristler için kullanılmasını anlamıyorum, anlamak istemiyorum. Bu ne ciddiyetsizliktir? Bu nasıl gazetecilik anlayışıdır?
Efendiler gazetecilik, başka meslekdaşlarını “oturdukları yerden internet haberciliği” yapmakla suçlayarak yapılmaz. Etik kuralları yanında biraz da dikkat ve de ciddiyet gerekiyor. Böylesine bir hata “pardon” demekle temizlenir mi? Şehitlerimizin ve şehit yakınlarımızın bu “pardon”a “bişey değil” diyeceklerini hiç sanmıyorum.
Tam da bu noktada minibüsçülerin bir sözü aklıma geldi, “pardonlar çıktı çıkalı bizim kapılar cacık oldu…”