Geçen hafta içinde Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin Bamteli Sohbeti’nde söylediği; “Kimden gelirse gelsin sıkıntılar, olgunlaşmanın en önemli yollarındandır. Kırılmamalıyız.” ifadesi, öncelikle “Hizmet Hareketi“ bünyesindeki gençlere şiar olmalıdır. Gençleri çok ateşli görüyorum. Ben de; “Dershane = Cemaat mi?“ başlıklı yazımda mizacım gereği haddimi aştığımı fark ettim. İtidal her yaşta, özellikle de biz yaşlardakilerin öncelikli şiarı olmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda hazırladığı tasarı ve Başbakan’ın, ‘Kararımız kesindir!’ şeklindeki ifadesi; benim şahsen tahmin edemeyeceğim derecede karşı tepkiyi hizmet hareketini destekleyen, TV ve gazetelerce adeta topyekûn bir savaş niteliği aldı.

Şu husus asla göz ardı edilmemelidir ki; Türkiye’nin daha en az iki dönem istikrarlı hükümetlere ihtiyacı var. Birçok yatırım daha bitmedi.

Gazetelerde okuyoruz, Kılıçdaroğlu ve Sarıgül, dershaneci kesilip ellerini ovuşturuyorlar, dershaneler kapatılmasın çığlıklarıyla.

Bu durum sizler için çok şey ifade etmeli. Daha açıkçası, cemaatlerin Ak Parti’ye oy vermeme durumunda, siyasette taşların yerinden oynayacağı kesin. Siz bakmayın türlü anketlere. Bu camia o kadar küçük değil. Ülkenin koalisyonlara yeniden dönmesi ihtimali yüksek. Bunun vebalini cemaatlere yüklemeyecekler mi? Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bulunan ‘Okuma Salonları ve Etüt Merkezleri’nin kapatılacağı kanun taslağında yer alıyor. Bu durumda yapılacak iş gayet basit, dernekleşmek. Örneğin, Ödemiş’te faaliyet gösteren Kardelen Eğitimciler Derneği’nde maddi durumları müsait olmayan ailelerin yüze yakın çocuğu, Fen ve Anadolu Liseleri ile lise mezunu gençler de üniversiteye girmek için hazırlanıyor, tabii ki ücret söz konusu olmaksızın.

Hizmet, dernekler üzerinden de devam edebilir. Anket demiştim, muhtelif araştırma kuruluşlarının sonuçlarına baktım, oy vermeye gelince AKP - MHP – BBP deniyor, CHP’ye meyil yok. Tayyip Bey’e kızıp da oy vermeyeceğim diyen de yok. Cemaatin mensupları, koalisyon sözünü duyduklarında, ‘Allah korusun’ diyorlar.

Yalnız, bu gerilimin sürmemesi lâzım. Bir daha yüz yüze bakılamayacak kerteye gelmemeli durum. O zaman herkes kaybedecek. En azından dostluklar, kardeşlikler kaybedecek. İstemeden gıybet de yapılacak. Siyasi iktidarın kaybedeceği çok önemli bir şey daha var, ‘Dua’. Bizler bu durumu 1970’li yıllarda, Adalet Partisi’nden ayrılan Demokratik Parti olayında yaşadık. Yüz yüze bakılabilmeli.

Bazen düşünüyorum da; acaba dershane olayından başka şeyler mi var Ak Parti cenahında?

Sonra, bu tasarı TBMM’de kabul edilse bile; yasayı Cumhurbaşkanı’nın onaylayıp onaylamayacağı hususu da var. Tasdik etse dahi Anayasa Mahkemesi’ne gidildiğinde, Anayasa’nın 48’nci maddesine atıfta bulunuyor hukukçular. Bu madde, hür teşebbüsün engellenmesi oluyor. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidilebileceği konuşuluyor. Bu madde gayet açık, Teşebbüs Hürriyeti ihlâli söz konusu olamaz.

Velhasıl, hangi cin fikirli bu konuyu ilk defa Başbakan’ın kafasına sokup, ikna edilmesini sağladıysa başarılı da oldu.

Milyonlarca insanımız bu durumdan çok tedirgin. Deyip yazımı bitirdiğimde, Taraf Gazetesi’nin sürmanşet haberi geldi. 2004 Toplantısı tutanağı yayınlandı. “Fethullah Gülen’i Bitirme Plânı“

Bilirsiniz; MGK kararları, hükümete tavsiye niteliğindedir. Herhangi bir yaptırımı yoktur. Bu tutanağın yayınlanması, dershanelerin kapatılması ile amaçlanan neticenin alınmasında bundan medet uman odaklara büyük fayda sağladı. Zaten mevcut olan gerilim, ipleri daha da gerdi.

Bir hususu da açık kalple kabul etmeliyiz ki, cemaat, altın çağını Ak Parti iktidarında geçen son on yılda yaşadı. Bugün Türkiye’de 20’ye yakın vakıf üniversitesi, cemaatin kontrolündedir. Tabii ki, bu üniversiteler Ak Parti hükümetinin onayı ile kurulmuştur. Tabii, Ak Parti de cemaatten çok yararlanmıştır. Kardeşçe yola devam etmek gerekir fikrindeyim. Siyam ikizleri gibi olan cemaat ve Ak Parti, bir ameliyatla ayrılırsa, ikisi de ölür.

Saygılarımla.