Dinimizin sahibi Allah'dır. Öğreticisi Resulûllah. kaynağı Kurandır.

İslâm dininde nelere inanılacağı, nasıl ibadet yapılacağı, nelerden sakınılacağı Allah Teâla tarafından bildirilmiştir. İnanç sistemimiz 'Amentü'de, ibadetlerimiz de. İslâm'ın beş şartında özetlenmiştir.

Bunların detayları da Allah'ın kitabını, Peygamberin sünnetini esas alan ilim ve gönül erlerinin yaptıkları içtihad ve araştırmalarla belirlenmiştir. Başta ashab olmak üzere, tabiîn ve İslâm alim ve mutasavvıfları, tevhid yolunu izleyerek ruhani huzura ve ilahi aşka. hep Kuranın 'tezkiye", sünnetin "ihsan" kelimelerinde ifadesini bulan takva yolu ile kavuşmuşlardır.

Tezkiye, insanın nefis ve şehvet arzularını firenlemesı, nefsini kötülüklerden temizleyip arındırması demektir. ihsan ise, bizim Allah'ı görüyormuşçasına hayatımıza yön vermemiz; Allah'ın bizi her an görüp gözettiğini bilerek davranışlarımıza bir düzen ve ciddiyet kazandırmamız demektir. Takva, titizlikle korunma anlamındadır. dinî ve ahlâkı anlamı ise Allah'ın haram kıldıklarını terk etmek, farz kıldığı şeyleri yapmak. Allah'a saygı ve sevgi ile bağlı bulunmak. Al-lah'dan uzaklaştıracak her şeyden kaçınmak. Allah'tan korkmaktır.

Müslüman inancında, ibadetinde doğrudan doğruya Allah'a yönelir. Çünkü İslâm dini, müslümanı kendisiyle Allah arasına girmeye çalışan her türlü aracıdan kurtarmış. "Allah'ım yalnız sana ibadet eder; yalnız senden medet umarız" esasını getirmiştir. Müminın üstünde Allah'tan başka gözetleyici. onunla Rabbı arasında bir aracı yoktur. Bir insanın dindeki bilgi ve anlayış kabiliyeti ne kadar üstün olursa olsun alt seviyede bulunan bir müslümana karşı nasihat ve irşaddan başka hiçbir yetkisi ve başkaları üzerinde hiçbir dini saltanat ve hiçbir dini otoriteye sahip olması da sözkonusu değildir. Allah Teâla Peygamberimiz (S.A.V.)!e söyle buyuruyor: "Ya Muhammed! Sen sadece öğüt ver .Sen sadece öğüt vericisin, onların üzerinde zorba değilsin” Dinimizde kimse kimsenin günahını da yüklenemez Kur'an-ı Kerım'de :"Hiç kimse başkasının günahını çekmez. Yükü ağır gelen kişi, onu taşıması için başkasını çağırsa, bu çağırdığı yakını da olsa onun namına hiç bir şey yüklenmez." buyurulur.

Yine dinimize göre Allah Teâla izın vermedikçe hiç kimse başkasına şefaat edemez. Bakara Sûresi 225. ayette yanı Ayetelkürsıde: "Kimmiş onun izni olmadan, onun katında şefaat edecek...? Sebe Suresi 23. ayette de "Allah'ın huzurunda onun izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez." Taha Suresi 109. Ayette de "O gün Rahman olan Allah'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığının dışındakilere şefaat da fayda vermez." buyurulur.

Dinimizde gaybı bilmek de. gaybden haher vermek de Allah'a mahsustur Cin süresi 26-27. ayetlerde : "O gaybı bilendir. Gaybına kimseyi muttali kılmaz. Ancak dilediği Peygamber bunun dışında-dır..." Neml Sûresi ayet 65'de "Göklerde ve yerde Allah'dan başka kimse gaybı bilmez...." Alı imran 179 ayette ise "Allah size gaybı da bildirecek değildir, fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçer (ona gaybı bildirir)" buyurulmaktadır

Şu halde insanlarımızın fıtratındakı inanç ve bu inancı doğrultusundaki ibadet duygularını dinimizin ana kaynağı olan Kur'an'ın bu açık mesajları dışına taşıyarak sıramızdan maddi ve manevi itibar kazanmak isteyenlerin cazibeli lâflarına iltifat etmeyiniz. Elde etmek istediğimiz vicdan huzurunu. Kuranın bu genel çerçevesi içinde güzel ahlâk, dürüstlük ve iman şuuru ile kıldığımız namazlarda, tuttuğumuz oruçlarda, yaptığımız hayır hasenatta ve öteki nafile ibadetlerimizde bulabiliriz. Tevhidin anlamı da budur. Tarikat da, şeriat da. hakikat da hep bunların içindedir. Başka yerlerde aramaya kalkışanlar hem dinlerini, hem insanı değerlerini, kısaca hem dünyalarını hem de ahiretlerinı kaybetme tehlikesiyle karşılaşır.

Sohbetimizi Ahzab Süresinin 21 ayetinin meâliyle bitirelim "Andolsun ki sizin için, Allah'a ve ahiret gününe (yüz akı ile) kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, Allah Resulü en güzel örnektir."