Dün okuduğum bir haber oldukça dikkatimi çekti. Büyütülecek bir konu değildi belki ama ayıbı yapan adam, daha önce aynı ayıbı ayıplayan adam olunca birden bu konuda yazma gereği duydum. Çünkü bana göre insanların söyledikleri ile yaptıkları arasında fark olmamalıydı. Bir başka deyişle söylemler ve eylemler birbiriyle örtüşmeliydi. Bu açıdan bir kimse başkaları yapınca kızdığı bir şeyi kendi de yapmamalıydı.
Okuduğum haberdeki ayıp halka ait bir sokağın özel mülk içine dâhil edilmesi ile ilgiliydi. İddiaya göre Denizli’nin eski başkanı, yeni milletvekili olan Nihat Zeybekçi’nin ortağı olduğu bir tekstil firmasının önündeki sokak, otoparka çevrilmişti. Yani millete ait olan milletin sokağı ne oldu, nasıl olduysa bir anda vekilin oluvermişti.
Klasik bir densizlik örneği olan bu haberi köşeme taşımama sebep olan şey ise aynı Zeybekçi’nin çok değil bundan daha 7-8 ay kadar önce kaldırım işgalleri hakkında yaptığı ilginç bir açıklamaydı. Yerel bir televizyon kanalına konuk olan Zeybekçi, kaldırım işgallerinden dert yanan bir vatandaşa; “Kaldırımı işgal eden araçların camını kırın!” demişti. Vatandaşı suça teşvik ettiği için yaptığı açıklama ile epeyce bir süre tartışılan Zeybekçi Denizlili vatandaşları değil belki ama beni bir hayli şaşırtmıştı. Vatandaşa önerdiği uçuk kaçık yöntemle aklı sıra işgaliyeye karşı olduğunu ispatlamaya çalışan Zeybekçi hakkındaki bu iddia bana Mevlana’nın o meşhur sözünü hatırlattı. Ne demişti Mevlana; “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”     
Meğer kaldırıma sehpasını koyan esnafa ve havlusunu asan berbere ceza kesen belediye Zeybekçi’yi daha öncede kayırmış. Bundan önce yine Zeybekçi’nin ortağı olduğu bir otomotiv firması yine vatandaşa ait kaldırımı işgal ederek o kaldırımı egzos ölçüm istasyonuna çevirmiş. CHP Denizli İl Örgütü’nün çabaları nihayetinde vatandaşın kaldırımı vatandaşa verilmişse de huylu huyundan vazgeçmemiş. Şimdi koca bir sokak hiç edilmiş.
Zeybekçi’nin muhalefete yönelik ağır mı ağır sözleri de bu yüzden olsa gerek…
Partisinin Denizli il kadın kolları kongresinde; “Muhalefet bizi gericiyiz diye eleştiriyor. Biz onlara çüş demek için gerideyiz” diyen Zeybekçi muhalefeti yanlış tanıyor/tanımlıyor. Zira muhalefet kendisini gerici diye değil vatandaşın sokağını, kaldırımını işgal ettiği için eleştiriyor ki bu durumda çüş ya da çüşünüz diye kime denir, işte onun da cevabını siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.
Sizler için konunun anlam ve önemine uygun, beğeneceğinizi umduğum güzel bir fıkra seçtim. Ben bu fıkrada dünden, bugünden ve yarından pek çok şey buldum. Aynı tatla okumanız temennisiyle işte o fıkra…  
Papaz ayinlerinde hararetle zinanın ne kadar kötü bir günah olduğunu anlatıyormuş. “Yedi kat yer, yedi kat gök, zangır zangır sallanır!” gibi laflarla biraz da korkutuyormuş. Papaz ayinleri aksatmayan kasabalı güzel bir kıza abayı yakınca onu elde etmenin yollarını aramış. Allem edip kulem etmiş, kızı kandırmış. Kız, papazla birlikte olduktan sonra; “Papaz efendi, sen sık sık zinanın ne kadar günah olduğunu vurguluyordun. Yedi kat yer, yedi kat gök, zangır zangır sallanır diyordun. Şimdi bize ne olacak?” diye sormuş.
Papaz, kıza gülmüş ve “İşin erbabı yaparsa yorgan bile titremez!” diyerek cevap vermiş.