Bu hafta hangi konuyu işlesem diye düşünürken karşıma camiler ve Din Görevlileri haftası ile 1 Ekim Yaşlılar günü çıktı ve önceliği içinde 33 sene fiili olarak çalıştığım Diyanet, cami, cemaat ve Din Görevlileri geldi ve bende bu hafta bu konuyu işlemeye çalışacağım.
Müslümanların Allah’a en yakın oldukları zaman, namazda iken secdeye vardıkları andır. Secde edilen yerler ise, genellikle camilerdir. İmanlı gönüllerin gerek fert ve gerekse toplu olarak secde ettikleri, Allah’a kulluk ettikleri, yerlere bir araya getiren toplayan anlamına da gelen cami adı verilmiştir.
Bir insan için kalp ne ise, bir Müslüman için de cami odur. Daha açık bir ifade ile camiler Müslümanların kalbidir, ruhudur. Müslüman onlarla ayakta durur. Hayata dirilik ve canlılık, cemaat ve ümmet olma şuuru ilmik ilmik camilerde dokunur. Camilerden kopan Müslüman, kalpsiz ve ruhsuz ceset gibidir.
Öyleyse, İslam toplumunda hayatın merkezi camilerdir. Onlar bir ibadet yeri olduğu kadar, mü’minleri birbirleriyle kaynaştıran, onlara imani, içtimai bütün konularda yön veren, yol gösteren bir hayat mektebidir. Her Müslüman, camilerden alnında şerefli bir iz, şerefli bir nur taşır.
Nebiler Nebisi (S.A.V.) ve O’nun halifeleri devrinde camiler, Müslümanların hayatına kök salmış ulu bir çınar gibidirler. İslam ümmetinin çekirdeğini teşkil eden Ashab-ı Kiram, o büyük insanlar, etle tırnağın, etle kemiğin kaynaşması gibi camilerle kaynaşmışlar ve inandıklarını yaşayan bir cemaat oluşturmuşlardır.
Camilere, dünyevi her düşünce dışarıda bırakılarak gelinmelidir. Yalnız Allah’ın huzurunda olmanın, yalnız Allah’a kulluk etmenin şeref ve izzetine ermek için gelinmelidir. Bilinmelidir ki, camiler Allah’ındır. Camilere gelen Allah’ın huzuruna gelmiştir.
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bütün mescitler Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte hiçbir kimseye (ve hiçbir şeye) ibadet etmeyin. (Yalnız Allah’a ibadet edin.)”
Yüce Rabbimiz, camilerin inananlar tarafından imar edilip yaşatılacağını Kur’an-ı Kerim’de haber vermiştir: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler onarır, yaşatırlar…”
Başka bir ayet-i kerimede ise, camilere dil uzatanların, onların yıkılmasına, harap olmasına çalışanların, Allah’ın adının anılmasına engel olanların en büyük zalim olduğu ve bunların dünyada da, ahrette de korkunç hüsrana uğrayacakları bildirilmiştir.
Peygamberimiz (S.A.V.) de, cami yapmayı, yaptırmayı teşvik etmiş ve mübarek sırtında kerpiç taşıyarak cami inşaatında çalışmış ve ümmetine örnek olmuştur.
Bir hadis-i şeriflerinde ise, şu müjdeyi vermişlerdir: “Kim Allah’ın rızasını kazanmak üzere mescit bina ederse, Allah da o kimseye cennette bir benzerini (cennette bir ev) bina eder.”
Allah Rasulü (S.A.V.)’in lisanıyla “Cennet bahçeleri” olduğu bildirilen camilerle bağlarınızı kuvvetlendiriniz. Camilere tertemiz geliniz. Onların sadece duvarlarını, sütunlarını, halılarını, kapı ve pencerelerini değil, ruhunu da süsleyiniz. Çocuklarınızın hayat damarlarını cami iklimiyle besleyiniz. Biliniz ki, cemaatsiz kalan ve gençlerden mahrum bırakılan cami gariptir.
Diyanet İşleri Başkanlığınca son yıllarda 01-07 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri haftasının tüm Diyanet Camiasına, çalışanlarına ve emeklilerine hayırlı olmasını temenni eder, ölenlere ALLAH’tan rahmet, çalışanlara da görevlerinde başarılar dilerim. Haftanız hayırlı olsun Sevgili Meslektaşlarım.