“Yükselirken kırarak çıkarsan;

İnerken, tutunacak dal bulamazsın.

Ey can; Kimseyi kırma!

Sözden ağırı yoktur.

Beden çok yükü kaldırır ama.

Gönül, her sözü kaldıramaz..!

                                Hz. Mevlâna

Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesini müteakip, Doğru Yol Partisi’nin talihsizliği, askeri darbe ürünü olan, Anavatan Partisi’ne giden oylar sebebiyle zayıf düşmesi sonucu, ülke koalisyonlar dönemine girdi. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın uzlaşmaz tavrı, istikrarsızlığı büyüttü. Tek Parti İktidarlarının daha başarılı olduğu inancı ve Doğru Yol Partisi’nin Abdullah Gül Beyefendi’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ANAP’la birlikte Meclise girmeyerek Demokrasi dışı hareketi beni Partimden soğuttu, bir vefasızlık örneği olarak, kurucusu olduğum Doğru Yol Partisi’nde, kaydımın da silindiğini öğrendiğimde, özgür irademle 2002 Genel Seçimlerinde Ülkemin istikrarı için, tek başına iktidara geleceğine inandığım Adalet ve Kalkınma (AKP) Patisi’ne, ülke seçmeninin büyük çoğunluğu gibi, ben de oy verdim.

Partinin Kurucuları olan Abdullah Gül Bey ile Bülent Arınç inandığım düzgün siyasetçilerdi. Abdullah Gül Bey, seçildiği Cumhurbaşkanlığı’nda da sergilediği kucaklayıcı davranışla bu güne kadar bizleri yanıltmadı. Bülent Arınç’ı, A. Gül’ den sonraki Cumhurbaşkanlığı’na yakıştırıyordum doğrusu. Recep Tayyip Erdoğan’a hep mesafeli durdum. Zira Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçmişti. Erbakan, o yıllarda, kendi partililerince Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret teklifini reddetmişti. Gerekçesi neydi biliyor musunuz saygıdeğer okurlarım? O zaman kendisini onore etmiş, tanımış oluruz. Daha o zamandan Milli Görüş’çüler Hizmet Hareketi’ni ve onun Muhterem Lider’ini adeta yok sayıyorlardı. Recep Tayyip Bey’in son zamanlarda, hizmet hareketine karşı sergilediği akıl almaz davranış, ayni zihniyetin acı bir tezahürüdür. Bu durum; ayrımcılık gerçeğinin, rakip olacak bir hareket veya topluluğu yok sayma, Refah Parti genlerinin var olduğudur ve Ak Parti’ ye yansımasıdır. Erdoğan ve Ak Parti üst yönetiminin (Efkan Âla, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin ve diğerleri) son davranışları ile dediklerim,  su yüzüne tamamen çıkmış oldu. Sözü;  Ak Parti’nin doğru sözlü bildiğim fakat beni hayâl kırıklığına uğratan; liderlerinden, Bülent Arınç’a getirmek istiyorum. Başbakan’ın yaptığı hakaretlerin, benzerlerini söylemekten çekinmeyen, o çirkin sözleri söyleyen hiç kendisi değilmiş gibi,

Arınç, bakın Bursa’da neler diyor;

“Tertemiz o kitleyle ( cemaati kast ediyor ) en ufak, birbirimizin yüzüne bakamaz hale gelecek, bir sıkıntımız söz konusu değil. Biz yine o güzel insanlarla birlikte yolumuza devam edeceğiz.”

BÜLENT ARINÇ’tan YAĞMUR DUASI

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Karacabey’deki ‘yağmur duası‘na katıldığını hatırlatırken ‘Bizim gibi günahkâr dillerden çıkacak duanın pek fazla faydası olmaz, ama orada çok masum güzel çocuklar vardı. Sanki tutacak gibi’ dedi.

Başbakan da; son zamanlarda, buna benzer sözler söylemeye başladı. Çirkin söz ve çirkin üslûp, sahibinin olsun. Bu millet bu güne kadar haddini aşanlara hep hak ettiği dersi verdi. Yine verecek. Biz hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. İktidarın önde gelenlerinin, son zamanlarda söyledikleri; vicdan azabı mı, pişmanlığın dışa vurumu mu? Karar sizin saygıdeğer okurlarım.

Saygılarımla.