Genellikle yazılarımı bitirdikten sonra başlığı attığımı daha önce de yazmıştım. Ancak istisnai olarak da olsa bu durumun tersi de olmakta. Bu kez de böyle oldu, yani yazımın başlığını önce yazıp yazımı yazmaya sonra koyulmuştum ki başlığı gören arkadaşım “ameliyat sonrası dinlenmekten mi bahsediyorsun?” dedi. Nerdeeee? Buradaki “dinlenmek” istirahat etmek anlamında değil malum gündemi meşgul eden Başbakan Erdoğan’ın da şikayet ettiği “ortam ve telefon dinlemeleri”.
 
              Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ofisinde dinleme cihazı bulunmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak“Başka ülkelerde de yaşanıyor… 2001 yılında AK Parti Hatay İl Başkanlığı’nda yaptığım bir mülakat dinlenmişti…."demiş. Koskoca Başbakan dinlenmiş (!), Adalet Bakanı da dinlenmiş. Ben de bir zaman başımdan geçen bir telefon dinlemesini hatırladım. Karşımda duran aynaya bakarken, bir taraftan fırça misali saçlarıma göz atıp bir taraftan da “Benim başım kel değil ya !” diye içimden geçirerek “Ben de dinlendim” deme ihtiyacı hissettim.
 
             Gerçekten yıllar önce ben de böyle bir olay yaşadım. Hatta birebir beni dinleyenle bile konuştum! O günlerde insiyatifim dışında gelişmeler olmuş ve bir siyasi partinin ilçe başkanlığı için ismim geçmişti. Zaten uzun yıllardır çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmakta ve özellikle muhalif yazılarımla zaman zaman dikkat çekmekteydim. Bir gün siyasetin içinden bir arkadaşım istihbarat biriminden bir yakınından aldığı bir bilgiyi benimle paylaştı ve bir kodlamayla telefonumun dinlenip dinlenmediğini anlayabileceğimi söyledi. Buna göre kendi telefonunuzu aradığınızda meşgul sesi yerine bildiğiniz arama sesi duyuyordunuz. Ben bunun tesadüf ya da başkaca bir sistem hatası olacağını düşünerek farklı arkadaşlarımın telefonlarından da aynısını yaptım birçok arkadaşımın telefonu meşgul sesi veriyordu. Ancak benim ve de konuyu benimle paylaşan arkadaşımın telefonları normal arama yapar gibi ses veriyordu ve arayan numara olarak herhangi bir numara da görünmüyordu. Anlaşılan birileri ve kuvvetle muhtemel Devletimiz, beni dinliyordu. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim? Malum birçok önemli ismin dinlendiği bir devirde birileri beni de dinliyordu ki, bu benim de birilerince önemli bulunduğumu gösteriyordu ki ben bu durumdan gururlanmakta haklıydım. Diğer taraftan ise en mahrem konuların bile konuşulduğu telefon görüşmelerimin başkalarınca dinlenmesi çok çirkin ve rahatsız ediciydi.
 
             Birkaç gün sonra güvendiğim bir arkadaşıma konuyu açtım. Önce onun telefonunda denedik ama meşgul sesi geliyordu. Demek ki dinlenmiyordu. Bunun üzerine tekrar telefonu çaldırdım ve bu kez arama sesini duymama rağmen kapatmadan devam ettim. Birden telefonu sert ve otoriter bir bayan sesi açtı. Ben kendisine “Hanımefendi kendi numaramı aradığımda telefona siz çıktınız, siz kimsiniz?” diye sorduğumda sertçe “Kodlamadan ara, numarayı doğrudan çevir” dedi. Ben de “Siz hangi kurumdasınız? Bu durum operatörle ilgili sistemsel bir işleyiş mi? Bilgi verir misiniz?” deyince “sana kapat dedim kafanı kırdırtma…” gibisinden beklemediğim bir hoyratlıkla cevap verdi. Ben “Benimle nasıl böyle konuşuyorsunuz? telefonuma nasıl cevap veriyorsunuz?” cümlesinin ortasına gelemeden telefon yüzüme kapandı ve tekrar aramama rağmen telefon açılmadı.
 
             Yaşadığım şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Arkadaşımla beyin jimnastiği yapmaya başladık. Bu durum abonesi olduğum gsm şirketinin sistemi içinde bir uygulama olsa ya da başkaca bir sistem sorunu olsa karşımdaki bu tarzda konuşmazdı. Öyle bir özgüven ve güçlü olma havasıyla konuşuyordu ki bu kadın her kimse ona ulaşamayacağımızı ya da bir şey yapamayacağımızı biliyor gibiydi. Ben de konuyu bir Cumhuriyet Savcımıza ilettim. Kendisine durumu anlatıp muhtemelen dinlendiğimi ve bu durumdan çok rahatsız olduğumu söyledim. Aldığım cevap beni daha çok şaşırttı “Anıl beyciğim malum yasal bir dinleme yoksa yasak delil niteliğindedir ve delil olarak kullanılamaz. Sizin herhangi bir yasadışı oluşum ve girişimde olmayacağınızdan eminim ki bu da yasal bir dinleme olmayacağını gösterir. Bu durumda korkacak bir şey yok.” deyince ben de “İyi de benim derdim herhangi bir delil yakalatmak değil ki, sadece özel hayatımı başkalarıyla paylaşmak istemiyorum. Gün geliyor hayatımdaki özel insanlarla görüşüyorum gün geliyor müvekkillerimizin özelini konuşuyoruz ki bunun başka kulaklarca duyulması çok çirkin.” dedim. Cevap beni çok da şaşırtmadı “ ne yapabiliriz ki? Bizleri de dinliyorlar…
 
             Bir süre sonra bu kodlama işe yaramaz hale geldi. Demek ki kodlamayı öğrenen bir hayli insan olmuş ve dinlemeyi yapanlar bunu örtbas edecek bir yol bulmuşlardı.
 
              Kısacası ben dinlendiğimle kaldım, bir süre konuşmalara dikkat etmeye çalıştım ama sonrasında konuyu unuttum. Ta ki son günlerdeki “dinleme” iddialarına kadar.
 
             Başbakan Erdoğan birdenbire bu konuyu gündeme getirdi. Üstüne yanındaki Erdoğan’cılar da boş durmayıp “Ben de, ben de, ben de…” diyerek kendilerinin de dinlendiğinden bahisle liderlerine destek oldular. İyi de sizce neden bu konu gündeme geldi? Gerçekten Başbakan da dinleniyor mu? Hiç sanmıyorum. Neredeyse binlerin koruduğu, evinden hastaneye giriş çıkışının bile yakalanamadığı Erdoğan’ın çalışma ofisine girilecek ve böcek konulacak, cık cık cık, hiiiç inandırıcı değil. Bırakın dinleme için böceği bildiğiniz böcek bile giremez o ofise. O zaman neden mi bu konu gündeme geldi. İki sebep akla geliyor “dinlemeleri meşrulaştırmak ya da yeni operasyonlara zemin hazırlamak”. Yani özetle “Koskoca Başbakan bile dinleniyorsa herkes dinleniyor ne var ki bunda?” demek için bu çıkış yapılmış olabilir. Ya da henüz yapılamamış bazı operasyonlara zemin hazırlamak için. Ne alaka mı? Genel Kurmay’daki “Kozmik Oda”’ya girmeden önceki sürece bakın ne demek istediğimi anlarsınız.
 
                 Ameliyattan sonra da yazı yazmak bir hayli zormuş, neyse çok uzattım en iyisi ben biraz dinleneyim…