Son günlerde edindiğim intiba (izlenim) İktidara her daim destek verenler, hatta tartışmasız savunanların bile yalnız kaldıkları veya açılmaya inandıkları kişilere, bir şeylerin yanlış gittiğinden endişelerini dile getirmeleri, hatta yakınmaları, Ak Parti’ye gönül vermiş insanımızın gerginlik ve tıkanıklık hissettikleridir.

Türkiye, bu olan biteni hak etmiyor. Sanki “askeri darbe“ olmuşçasına bir havaya girdi güzel ülkem. Ne demek istediğimi herhalde anlatabiliyorum. Ben korkmaya başladım, gidişat iyi değil.

Bu durumu en güzel, Bakan istifalarıyla ayni güne geldiği için, gözlerden kaçan; İdris Naim Şahin’in istifa dilekçesinde yazdıkları: “Hükümet etmede, niyetlerinden emin olunmayan, bürokratik ve politik dar bir oligarşik kadronun tavsiye, yönlendirme ve etkinliğinin tercih edildiği anlaşılmaktadır.”

Ak Parti’ye bir haller oldu. Sanki kendi kendini bitiriyor. Bu sadece, 17 Aralıkta olan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla açıklanamaz. Daha önceleri başladı. İktidar meyanında, muktedir de olmaya başlaması ne yazık ki yaramadı.

Şöyle bir geçmişe gidip, bazı önemli olayları bir hatırlayalım.

Çetelerle, Cuntalarla mücadele, her türlü mafyayı ortadan silmek en büyük artılarıydı. AK. Parti iktidarına kadar devlet; “otopark çeteleriyle“ bile başa çıkamazken, en derin yapıları hallaç pamuğu gibi atmıştı. Demokrasinin önü böylece Ak Parti tarafından açılmıştı. Bu süreç herkesin gözü önünde yaşandı. Halk olağanüstü destek verdi. Ak Parti kararlı irade koydu. Cesur, gözü pek savcılar da gereğini yaptı. Yoksa Ergenekon ve Balyoz gibi davalar ne başlayabilir, ne de sonuçlanabilirdi. Türkiye ilk defa darbelerle yüzleşti, darbecilerle hesaplaştı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin kudretli komutanları; Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya sanık sandalyesine oturdular. Ayrıca, 28 Şubatın dosyası açıldı. Ayni irade bugün “pardon” dedi ve ekledi. “Milli Orduya kumpas kuruldu“ sözünü Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin söylüyordu. Bu suretle, yeniden yargılamaya yeşil ışık yaktı. Üstelik Ak Parti, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve solcuların 50 yıllık savunusu meşhur Avukat Turgut Kazan ile ne yazık ki işbirliğine girdi. Artık, AK. Parti’nin akıl hocaları bunlar ne yazık ki. Balyoz ve Ergenekon sanıklarını kurtarmak için Adalet Bakanlığı ile ortak çalışma kararı aldı. Yakında olağanüstü dönemlerin hukukçusu Sabih Kanadoğlu ile buluşulursa kimse şaşırmasın. Bu görüntülerin, AK. Parti’ye oy veren geniş kitlelerin içine sindiğini sanmıyorum, ayrıca duyuyor, gözlüyorum da.

Bu olanlardan hayli cesaret alan ve oldukça şımaran BDP. Eş başkanı Sabahat Tuncel, dağdan indirilerek Milletvekili yapılan ve KCK davasından cezaevinde yatarken, 5 BDP. Vekilin salıverilmesiyle iyice şımararak, “Yakında 40 bin KCK’lı serbest kalacak, cezaevleri boşalacak“ diyor. Bu AK. Parti’nin zaafları sonucu değil de nedir? Bu kapı aralanırsa bebek katili Öcalan’ın da bir şekilde salınacağını ifade ediyor, BDP’liler. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bu konularla ilgili olarak “çalışıyoruz“ demekle yetiniyor. Nasıl ki; diş macunu tüpü boşaldığında çıkan macun geri sokulamazsa, bazı sözler söylendikten sonra da, kolay kolay geriye dönülemiyor. Ak Parti’nin yanına Ergenekoncuları, Balyozcuları alarak sergilediği görüntüye bakarak, birilerinin Ak Parti’yi kumpasa getirmek istediğini söylemek herhalde abartı olmaz. Devam edelim:

AK. Parti iktidarının 12 yıllık icraatları sıralansa herhalde 12 Eylül 2010 Referandumundaki Anayasa Değişiklikleri yazılır. Muhalefet Partilerinin “hayır“ kampanyasına rağmen, halk yüzde 58’le “evet“ dedi. Ak Parti, bir sonraki seçimlerde (2011) oyunu, bu referandum sayesinde yüzde 50’ye çıkardı. Herkes biliyor ki; Anayasa Paketinin en önemli konusu HSYK idi. Daha önce 7 kişi olan HSYK’nın yapısı demokratik hale getirildi. Referandum öncesi Ak Parti’nin halka verdiği söz bu doğrultuda idi. Yeni HSYK. Türkiye Genelindeki tüm hâkim ve savcıların oylarıyla oluştu. Ak Parti’nin Anayasa değişikliği paketiyle ilgili hazırladığı kitapçıktan iki cümleyi siz saygıdeğer okurlarımın dikkatine sunacağım: “Bu değişiklikle HSYK çok daha geniş temsil kabiliyetine sahip olan ve yargı camiasının tümünü sürece dâhil eden bir yapıya kavuşturulmakta.” Diğer çarpıcı cümle: “Bir ülkede yargı bağımsızlığı yoksa hukuk devletinden bahsetmek mümkün değildir.”

Bugün AK. Parti ne yazık ki; bambaşka bir HSYK teklifiyle karşımızda. Hem de yangından mal kaçırırcasına. Doğrudan halkın iradesiyle oluşan HSYK. Adalet Bakanlığı’na yani Yürütmeye bağlanıyor. Teklif her ne kadar “reform“ diye sunulsa da 12 Eylül 2010 Referandumunun ruhuna, Anayasa’ya, AB kriterlerine aykırı olduğunu ifadede hemen hemen bütün Hukuk otoriteleri hemfikir. Bu durum eskiye dönüş değil, daha kötü,  siyaset dünyası tümüyle, hukuk dünyası ile ayakta. Tepkiler çığ gibi. Birileri AK. Parti’yi kumpasa getiriyor. Dışarıdan değil, içeriden birileri. Bu, daha büyük bir darbe değil mi?

************

Hamiş: Geçen Salı günkü yazımla, Ak Partili dostlarımı üzdüğümü hissettim. Ben dâhil, Ülkem insanı oy verirken çok yönlü düşünür. Biz imama kızıp da camii terk edecek değiliz. Yalnız, Başbakan’dan özellikle mütedeyyin Ak Parti seçmeninin bir gönül almayı hak ettiği inancındayım.

       Saygılarımla.